Cumhuriyet Anaokulumuzun Müdürlüğünü 8 yıl gibi uzun bir süre yapan ve aynı okulda öğretmenlik ve Müdür yardımcılığı ile birlikte 19 yıldır çalışan yüreği insan ve çocuk sevgisi ile dolu, Vatanına ve Milletine hizmetten başkan bir şey düşünmeyen idealist bir eğitimcidir Fetih Çabukoğlu.
Aynı okulda 8 yılını doldurduğu için bu başarılı eğitimci zorunlu olarak bir başka okula atandı ve böylece Akyazı çok önemli, çok başarılı ve de çok sevecen olan bir eğitimcisini bu zorunluluktan ötürü kaybetmiş oldu. Kısaca Akyazı bu atamayla bir yıldızını kaybetti.
Fetih hoca gibilerini bulmak gerçekten ç ok zordur. Bulmuşken kaybetmek ise bu zorluğu zirveye çıkarır, O nedenle Fetih Çabukoğlu Müdürümüzün Akyazı’dan Hendek’e atanmış olması konuya ve onun başarılarını bilenleri derinden üzmüştür.
Ben de üzülenlerden biriyim. Çünkü böylesine terbiyeli, mesleğini seven ve mesleğinin gereklerini üşenmeden yerine getiren, yüreği insan sevgisi ve çalışma azmiyle dolu olan bir değeri kaybetti Akyazı. Kim kazandı derseniz elbette ki komşumuz Hendek.
Fetih Hocanın yetişmesinde ve bugünlere gelmesinde bana göre en büyük katkı Müdürlük görev ini devir aldığı Sabiha Yazıcı’dan gelmiştir. Başarılı bir eğitimci ve Müdür olan Sabiha Yazıcı, yardımcısını da kendisi gibi yetiştirmeyi başaran ender insanlardan biridir. O nedenle ben hem Sabiha hocamızı hem de yetiştirdiği, yeteneklerini de ekleyerek bugünkü mertebesine ulaşmış olan Fetih kardeşimi tebrik ediyorum. Başarıları daim olmalı ki, bundan Ülkemiz kazanmalı ve herkese örnek teşkil etmeli.
Eğitimden ve başarılardan bahsederken aklıma birden bire gerçekle yakından alakalı bir fıkra geldi. Hani fıkra dedik ya; Geçmiş zamanda o zamanın Milli Eğitim Bakanına bizim meslektaşlarımız yani Gazeteciler şöyle bir soru yöneltmişler “ Sayın Bakanımız, Milli Eğitim işleri nasıl gidiyor. Bir sıkıntı var mı? Yoksa her şey güllük gülistanlık mı?” Sayın Bakan şöyle bir cevap vermiş “ Şu okullar, okullarda öğretmen ve öğrenciler olmasaydı Bakanlığı mükemmel idare ederdim. Ama onlar çoğu zaman başımı ağrıtıyor”
Bu fıkradan şuraya gelmek istiyorum. Konumuz yerel olduğu için bu fıkrayı yakıştırdığım Makam bizim İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüzdür. Gerçekten Müdürümüz şu anda bulunduğu koltuğa oturduğu günden sonra en rahat ve sorunsuz günlerini pandemi zamanında yaşamıştır. Çünkü okullar kapalı. Öğretmenler ve Öğrenciler evlerinde. Hal böyle olunca da İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünü idare etmek helva yapmaktan daha kolay.
Gel keyfim gel diye koltuğuna gömülen Müdürümüzün tayini ne zaman çıkacak bilmiyorum ama, bildiğim bir şey var o da oturduğu makama vermekte olduğu zarardır. Yerel siyasetçilerimizden benim beklentim şudur “ Zararın neresinden dönülürse kardır” sözünden hareketle o koltuğu hak eden birine vermeleridir. İnşallah o günleri görürüz diye umut ediyorum ve konuyu da Fetih Hocamıza ve onun gibi başarılı olan tüm Eğitimcilerimize başarı dileklerimi göndererek sonlandırıyorum.
FACİANIN YILDÖNÜMÜNDE
23 Haziran Kuzuluk’ta yaşanan havuz faciasının yıldönümüydü. Yaşları 13 ila 17 arasında değişen üç pırıl pırıl çocuğumuz ihmaller zinciri sonrasında hayatlarını kaybettiler ve ailelerini, sevenlerini ve yakınlarını derin üzüntü içinde bıraktılar.
Olay elbette takdiri ilahidir. Buna gönülden inananlardanım. Ancak biz insanların mutlak surette tedbir almamız ve takdiri de Allah’ımızdan beklememiz gerektiğine de ayrıca inanırım. 23 Haziran 2017 de tedbir alınmadığı için üç çocuğumuz hayatlarının baharında aramızdan ayrılıp ahrete intikal etmişlerdir.
Bu ihmalin cezasını elbette bağımsız yargı verecektir. Zaten o facia bütün detayları ile birlikte şu anda yargı tarafından incelenmekte ve karar verme aşamasına da adım ardım yaklaşılmaktadır.28 Nisan 2020 de görülmesi gereken Mahkeme pandemi nedeniyle 19 Kasım 2020 gününe bırakılmıştır.
3 yılını doldurup 4. yıla girilen gün olan 23 Haziran 2020 de acılı ailelerin sabahın erken saatinde koştukları yer çocuklarının mezarları olmuştur. Zaten her gün mezarlığa gittiklerini gördüğüm acılı aileler, çocuklarının ölümlerinin 4. yılında dinmeyen acılarını hiç dizginlemeden, yüreklerinin içinden akmakta olan gözyaşlarını da hiç saklamadan bir kez daha çocukları ile bir araya geldiler.
Acılı aileler gözlerini şimdi 19 Kasım günü yapılacak olan mahkemeye çevirmiş durumdalar. Oradan çıkacak kararı veadaletin tecelli etmesini bekliyorlar. Bende bekleyenlerden biriyim. Adaletin tecellisi inşallah uzun sürmez ve yüce Mahkemenin vereceği karar acılı ailelerin acılarını bir nebze olsun hafifletir diye düşünüyor ve bende 19 Kasım’ı bekliyorum. 30.06.2020