Ali efendi gazete patronudur. Kendi ifadesiyle gazete çıkarır ama gazeteci değildir. O sadece ofisinde oturur. Ya kendisine yakın olanların getirdiği haberleri, ya da sitelerde veya yerel gazetelerde yayınlanan haberlerin işine gelenlerini kes yapıştır yöntemiyle gazetesine aktarır.
Herkes bilir ki gazeteci sürekli gezmek, her kesimin insanı ile görüşmek ve haberleri de bu görüşmelerin ışığı altında yapması ve yazması gerekir. Ne var ki bizim Ali efendi bunların hiç birini yapmaz.
Besle kargayı başlıklı bir yazı yazdım. Orada ifade ettiğim karga sadece bir atasözünü hatırlatmak içindi. Bizim Ali efendi hemen ortaya atıldı o benim dedi ve başladı cevap vermeye.
Geçmişte yazdığım bir yazıda isim belirtmemiş olmama rağmen bir il genel meclisi üyesi bu bana tıpa tıp uyuyor demiş ve yazıdaki eleştirilere sahiplenmişti. Şimdi de bizim Ali efendi o yazıya sahipleniyor. Benim için bir mahzuru yok.
Yazdığım o yazıda edep dışı tek bir cümle dahi bulunmamasına rağmen bizim Ali efendi o yazımı kopyalayıp okurlarına aktarırken kusura bakmayın bu yazıda edep dışı cümleler var. Sorumlusu ben değilim. Ben sadece yazıyı özür dileyerek olduğu gibi size aktarıyorum demeyi ihmal etmemiş.
İfade etmeye çalıştığı o yazıda edep dışı tek bir cümle olmamasına rağmen Ali efendinin böyle bir yola başvurmasını ben okurlarına kendini acındırmaya ve taraftar bulmaya yönelik olarak değerlendiriyorum.
Ali efendi yazdığı bir yazıya gelen yorumlardan birini açmış. Yorum aynen şöyle Bayraktar’ın tıpası tutuyorsa aday olsun ve boyunun ölçüsünü alsın. Ahlak dersi vermeye kalkan Ali efendinin açtığı yoruma bir bakın kimin ahlaklı kimin ahlaksız olduğunu hemen anlarsınız. Ayrıca o yorumda hem hakaret hem de tahrik var. Aklı başında olan biri böyle bir yorumu açmaz.
O yorumu yapan olarak belirtilen Armağan Keskin isminde kimsenin olmadığını da hemen belirteyim. O yorum Ali efendi tarafından yazıldı diye düşünüyorum.
Yorumculardan biri Ali efendiye meyve veren ağaç taşlanır demiş. Allah aşkına Ali efendi ne zaman meyve verdi ki taşlansın.
Bir yorumcu da Salim beyi ciddi bir gazeteci olarak tanırdım. Demek ki değilmiş demiş. O yorumu yapana cevabım şudur. Salim Özyılmaz çok ciddi biridir ve işini de aynı ciddiyet içinde yapar. (Eğer böyle olmamış olsaydı bugüne kadar ayakta kalamazdı) Yazdığım o yazıda ciddiyetsiz tek bir kelam bile yoktur. Olay sadece ve sadece gündemden düştüğü için sağa sola çatmayı marifet sayan Ali efendinin abartısıdır.
Bir başka yorumcu ise Salim bey Bayraktarlar ne derse onu yapar ve yazar demiş. Doğru ama eksik söylemiş. Zira Salim Özyılmaz sadece Bayraktarları değil, bu ilçeye tek bir çivi çakanı bile her zaman yazmıştır ve yazmaya da devam edecektir.
Gelelim Bayraktarları yazma nedenime; Merhum Bayraktardan hayatta olan Bayraktarların en küçük bireyine kadar tamamı bu ilçe için çalışmış ve çalışmaya da devam ediyorlar. Bunları yaparken de birileri gibi bulundukları makamlardan ve kurumlardan tek kuruş bile almıyor ve yaptıklarını Allah rızası için yapıyor.
Akyazı olarak bugüne kadar biri Bakan olmak üzere çıkardığımız üç vekilin Akyazı’ya kazandırdıklarının onlarca katını Vekil ya da Bakan olmamalarına rağmen Bayraktar ailesinin kazandırdığını görürüz. Etrafımıza şöyle bir bakındığımızda eğitimden sağlığa, tesislerden fabrikalara kadar gördüğümüz birçok eserin Bayraktar ailesi tarafından getirildiğini inkar bile edemeyiz. Örnek mi? İşte birkaç örnek; Verem Savaş Dispanseri. Kız Meslek, Endüstri Meslek ve İmam Hatip liseleri, Fındık ve Tarım Kredi Kooperatifi. Osmanbey Köyü sınırları içindeki yem fabrikası. Kazancı köyü sınırındaki mısır kurutma tesisi. Ziraat Odası, Ticaret ve Sanayi Odası ve Ticaret Borsası. (İlk aklıma gelenler)
Bugün faaliyet halinde olan ve 10 binin üzerinde işçi çalıştıran fabrikaların Akyazı’ya gelmesinde yine Bayraktar ailesinin önemli katkısının olduğunu kim inkar edebilir ki.
Ve yine Bayraktar ailesinin başında oldukları kurumların aracılığı ile her yıl ramazan ayında 4 bin aileye kuru gıda desteği, eğitim sezonu açıldığında da 3 binin üzerinde öğrenciye giyim, kırtasiye ve malzeme yardımının yanı sıra yine aynı ailenin her yıl yüksek öğrenim görmekte olan onlarca öğrenciye burs verdiklerini acaba Ali efendi ile yorum yapan zatı muhterem biliyor mu?
Bayraktar ailesinin bu tür çalışmaları sürdüğü ve Akyazı için çivi çakmaya devam ettikleri müddetçe Salim Özyılmaz her zaman onların yanındadır ve onları yazmaya devam edecektir.
Ey yorumcu ve Ali efendi siz de Akyazı için bir çivi çakın sizi de yazayım.
Ali efendi dünya çiftçiler günü münasebetiyle yazdığı bir yazıda Ziraat Odası başkanı ile yönetimini sınıfta bırakmış ve belediyenin yaptığı kutlama için de Akyazı’da bir ilk ifadesi kullanmış.
Geçmişi bilenler o yazıya gülüp geçmiştir. Zira geçmiş yıllarda dünya çiftçiler gününün nasıl kutlandığını, o günde nelerin yapıldığını herkes biliyor. Bilmeyen sadece Ali efendi. Ona tavsiyem o yazıda olduğu gibi gülünç duruma düşmemesi için geçmişi araştırıp yazmasıdır.
Birde Ali efendi sınıfta bırakmayı çok seviyor. Ziraat Odası başkan ve yönetimini birkaç kez sınıfta bırakmış. Allah’tan mesleği öğretmenlik değilmiş. Eğer öğretmen olsa imiş onun sınıfından kimse bir üst sınıfa geçemeyecekmiş. Allah çocuklarımızı korumuş.
Burada bütün mesele Ali efendinin Bayraktar düşmanlığıdır. Bu düşmanlığını sürekli canlı tutmaya çalışmasındaki asıl amaç tamamen duygusaldır. Yani ekonomiktir. Ali efendi Bayraktar ailesinden beklentilerine cevap alabilmiş olsa idi, bugün eleştiri yerine o aileye methiyeler düzerdi
Ali efendi Bayraktar ailesine olan kinini erken kusmaya başlamıştır. Belediye başkanlığı için Ali Şener Bayraktar adı daha kulislerde dolaşmaya başlamadan günler öncesinden yazdığı Bayraktar aday olur mu başlıklı yazısında Şener Bayraktar’ın başarılı olamayacağının altını çizmesi, daha sonra aile meclisinden onay çıktıktan sonra Şemsi Bayraktar’ın Şener Bayraktar istiyorsa aday olabilir açıklamasının hemen ardından yazdığı kendi kendine başkan adayı başlıklı yazısında bu aileye karşı beslediği kinini ön plana çıkarmıştır.
Yine Ali efendinin Şener Bayraktar’a yüreğin varsa bağımsız aday ol çağrısı yapması da manidardır. Çünkü sınamak isteği Bayraktar ailesinin tamamının hem yürekli hem de bir karar vermeden önce ince eleyip sık dokuduklarının farkında bile olamamaktadır.
Ali efendi son zamanlarda hayli dertlidir. Dertlerinden biri de Ziraat Odası başkan ve yönetiminin kendisini saymamasıdır. Doğrudur. Hem başkan hem de yönetimi gazeteyi ve sorumlusunu yok saymaktadır. Bir de Ali Şener Bayraktar’ın basına verdiği yemeğe davet edilmeyişi ona dert olmuştur. O yemeğin parasını Ali Şener Bayraktar kendi cebinden ödemiştir. O da istediğini çağırmış istemediğini çağırmamıştır. Hal böyle olunca gocunmaya da gerek yoktur.
Gelelim şu usta çırak meselesine; Ali efendide biraz da hafıza kaybı var herhalde. Zira o çırak dediği Alaattin Onur’la benim abi kardeşliğim çok eskilere dayanır. O bu durumu hatırlayamıyor. Bir de Alaattin’in çıraklıktan ustalığa geçtiğini Ali efendinin bugüne kadar öğrenememiş olmasını yadırgadım.
Ali efendinin takıldığı bir başka husus kim adam kim değil meselesidir. Hemen cevaplayayım. Oturduğu yerden dışarı baktığında önünden geçen herkes adamdır. Adam olmayanı görmek istiyorsa o zaman yine kafasını kaldırıp önündeki aynaya bakması kafidir.
Ali efendinin bu kadar sinirli ve saldırıyor olmasının ana sebebi kendisine ekonomik destek verenlerin bu desteği hızla çekiyor olmasıdır. Ali efendi bu yeni duruma hem alışmalı hem de katlanmalıdır.
Yazımı Ali efendiye bazı tavsiyelerde bulunarak noktalamak istiyorum. İşte tavsiyelerim; Kendini kanıtlaman için hırs ve kinini aklının önüne geçirmemelisin. Gazeteci olmak istiyorsan yerinden kalkıp her gün Akyazı’yı bir baştan diğer başına kadar dolaşmalısın. Dolaşmalısın ki, haberleri kendi kendine yapacak konuma gelesin. Bu işe başladığın günden beri sürekli olarak aynı konuları gündeme taşıyorsun. Ama bir türlü sonuç alamıyorsun. O zaman yapman gereken başka konular üzerine gitmek olmalıdır. Bir de sınıfta bırakmayı çok seviyorsun. Bu huyundan vazgeçersen kendine iyilik yapmış olursun. Son tavsiyem de şudur; Sana ekonomik destek verenleri yazdığın yazılarınla zor durumda bırakıyorsun. Buna hakkının olmadığını artık bilmelisin.