Ulus olarak en büyük bayramımız olan Cumhuriyet Bayramımızı kutladık. Kutlama İlçemizde de yapıldı. Kutlamalar Atatürk anıtı önünde başladı, Sosyal Gelişim Merkezi önünde devam etti ve yapılan yürüyüşle son buldu.
Büyük bayramımız diğer bayramımız olan Cuma gününe denk geldi. Cuma namazı kılmak için camilere gidenler İmam Hatiplerin hutbeye çıktıklarında yapacakları konuşmayı merakla beklediler. Merak ettikleri husus acaba İmam Efendi günün anısına büyük bayramı kutlayacak mı? Cumhuriyeti bizlere emanet bırakan önderimiz Atatürk’ü, şehitlerimizi, gazilerimizi anacak ve yad edecek miydi?
Diyanet İşleri Başkanlığı o günle ilgili olarak okunacak metni teşkilatının tüm birimlerine göndermişti. “Yaşlılara vefa, rahmet ve mağfiret vesilemizdir” hutbenin konusuydu.
Gönderilen o metnin “Aziz Müslümanlar” diye başlayan son paragrafında şunlar yazılıydı. “ Bugün Cumhuriyetimizin ilanının 98. Yıl dönümü. Bu vesileyle şanlı kurtuluş mücadelemizde canlarıyla, kanlarıyla, bu toprakları savunan ve vatanımızı bize emanet eden aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi ve devlet büyüklerimizi rahmet ve minnetle yad ediyoruz. Yüce rabbimiz kıyamete kadar bu mukaddes vatanda birlik ve beraberliğimizi daim eylesin”
Görüldüğü gibi Cumhuriyeti bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk den tek satır bahsedilmemişti. Hadi
bunu da geçtim benim namaz kıldığım caminin imam hatibi hutbenin o son paragrafını hiç okumadı es geçti. Şimdi soruyorum okumadığı için eline ne geçti. Koskoca bir hiç. Hatta ben dahil cami cemaatinin önemli bölümünden de büyük eleştiri aldı. Siz böyle yapmaya devam edin. Devam edin ki, Atatürk’ü sevenler katlanarak artsın. Bunu anlamak için ANIT KABİRE akan insan seline bakmanız yeter de artar bile diyerek konuyu noktalayayım.
Korkak bezirganın ne kendine ne de başkasına hayrı olmaz derler. Çok doğru bir söz. Bunu neden yazıyorum anlatayım. Erdoğdu Ortaokulu Kızılay haftası nedeniyle çok güzel bir etkinlik yaptı. Kızılay başkanı Mustafa Birincioğlu kısa notlarla resimlerini sosyal medya hesabından paylaştı.
Notlara baktığımda etkinliğin çok anlamlı olduğunu gördüm ve ben de o etkinliği haber yapmaya karar verdim. Ancak etkinliği düzenleyen ve etkinliğe katkı veren öğretmen ve idarecilerin isimleri olmadığı için okul müdürünü telefonla aradım, kendimi tanıttım ve “güzel bir etkinlik olmuş. Katkı sağlayan öğretmenlerimizin isimlerini verirsen ben de haberimde onlardan bahsedip kendilerini tebrik edeceğim” dedim. Aldığım cevap şu oldu “ O bilgileri Milli Eğitim Müdürümüzden alın”
Ben de cevap olarak İlçede Milli Eğitim Müdürü var mı diye sordum. Cevabı (VAR) oldu. Halbuki o müdürün var dediği ilçe Milli Eğitim Müdürü gerçekten (YOK) tu. Neden yok. Çünkü ne
varlığı belli ne de yokluğu. Tutturmuş bir dümen gidiyor da onun için (YOK) diyorum.
Biliyorsunuz Alaağaç Mahallemizde bir okul sorunu çıktı. O sorunu çözmesi gereken kişi kim. Elbette İlçe Milli Eğitim Müdürü. Nerede. Ortada yok. İşin içine CHP İl ve İlçe teşkilatları girip “okulu biz yapalım” açıklaması yapınca tutuşan İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri soluğu Alaağaç’ta aldı ve okulun eski yerinde yapılacağını açıkladı.
Bu olayla ilgili çok şey yazıldı çizildi. Bana göre en önemlisi İlçe Milli Eğitim Müdürü ile onun oraya atanmasında etkin rol oynayan siyasetçi akrabası için istenen “İSTİFA”yla ilgili olanıydı. Ben istifa etti diye bir duyum aldığım için “ İlçe Milli Eğitim Müdürü var m?” diye sormuştum. Benim Okul Müdüründen istediğim “Devlet sırrı” değildi. Benim Okul Müdüründen istediğim sadece güzel etkinliğe katkı veren öğretmenlerin isimleriydi.
İşte böyle ne kendine ne başkasına hayrı dokunmayan korkak bezirganları hak etmedikleri koltuklara oturtursanız alacağınız verim bu kadar olur.