Önceki Akşam Bursa Timsah Arenada bir final maçı oynadık. Rakibimiz Karagümrükspordu. İki takımı da tartıya koyduğumuzda bizim rakipten ağır bastığımız çok net görünüyordu. Kazanacağımıza inandığımız bu maçı izlemek için Sakarya’da akan 25 bin taraftar, maç sonunda hüsran yaşayan taraftı.
Bursa timsah arenada oynadığımız final maçında ortaya koyduğumuz futbol ne bize, ne de şanlı tarihimize hiç mi hiç yakışmadı. Böylesine anlı şanlı ve tarihi başarılarla dolu Sakaryasporun formasını giyen futbolcuların böylesine önemli bir maçta sahada hiç olmaması, silik bir oyun sergilemesi asla af edilecek bir durum değildir.
Sahada varlıkları bile belli olmayan, 90 dakika içinde saha içinde hayalet gibi dolaşan futbolcular içi Sakaryaspor sevdası ile yanıp tutuşan bir milyonluk şehirden kopup Bursa’ya akın akın gelen 25 bin muhteşem taraftarın hakkını nasıl ödeyecek vallahi bilmekte zorlanıyorum. Yürekleri sadece Sakaryaspor için atan, sahaya çıkan oyuncularından sadece adam gibi futbol oynamalarını isteyen ve bekleyen o muhteşemlerin hakkını o futbolcular asla ödeyemezler. Buna Başkan Yönetim ve bu şehrin yönetenleri de dahildir.
Evine götürmekte olduğu ekmeğinden ve katığından kısarak sevdası uğruna para harcayarak yollara düşen muhteşemlerin hakkı sadece bir şekilde ödenebilirdi. O da kazansan da kazanamazsan da sahaya çıkıp adam gibi futbol oynamakla olabilirdi. Dün akşam sahada sadece hayalet gibi dolaşan oyuncular adam gibi oynayıp yenilmeyi bile beceremediler. Pısırık bir oyundan sonra yenildiler ve hepimize Bursa timsah arenayı zindan ettiler ve heveslerimizi kursağımızda bıraktılar.
Stadın önüne geldiğimde iftara yarım saat vardı. Sakarya gibi gürül gürül akıp Bursa’ya gelen muhteşem taraftarımız bir taraftan oruç bozmanın telaşı içindeyken diğer taraftan da stada girebilmenin telaşı içindeydiler. Çünkü stadın önü tam bir ifadeyle insan seli gibiydi. Bir diğer taraftan ise elinde bileti olmadığı halde bir umut belki stadın önünde bulabilirim diye gelen taraftarlarımızı da saydığımızda bize ayrılan bölümün önü tam bir ana baba günü gibiydi.
Elinde bileti olup içeri girenler kendilerini şanslı sayarken, giremeyenlerdeki üzüntünün tarifi asla yoktu. İçeriye girebilen 25 bin taraftarımız stadın içinden tezahürat yaparken dışarıda kalan ve içeriye giremeyen binlerce taraftarımız ise bu defa maçı izleme telaşı içinde bir sağa bir sola koşuşturup duruyorlardı.
Stada girdiğimde gördüğüm manzara müthişti. Kendilerine ayrılan yerleri tamamen dolduran binlerce Sakaryaspor taraftarı, bir taraftan oruçlarını açarken, bir taraftan da sahada ısınan oyuncuları motive edebilmek için ellerinden gelin her şeyin fazlasını yapıyorlardı. Bu maçı izlemek için çok sayıda futbol yetkilileri ve otoriteri ve de maçı canlı yayınlayacak olan TRT Sporun yetkilileri ve maçı anlatacak olan spikeri hayranlıkla Sakaryaspor’un bulunduğu tribünleri ve onların yeri göğü inleten tezahüratlarını izliyordu. İçeride de dışarıda da bizim adımıza atmosfer şahaneydi.
Bir tarafta kulakları sağır edecek şekilde takımını destekleyen 25 bin kişi, diğer tarafta ise cılız sesler çıkaran 5 bin civarın da rakip taraftar. Bizimkiler tezahürata başladıklarında onlar susuyordu. Çünkü seslerini kimse duyamıyordu. İşte bu atmosfer içinde maç başladı. Maç başladı ama sahada bizim oyuncuları görmemiz mümkün olmuyordu. Topu dolaştıran, rakip kalede gol arayan, pas yapan, çalım atarak rakibini geçen sürekli rakip oyunculardı. Bizimkiler ise sadece ve sadece onları seyrediyordu.
Maçın ilk yarısında birkaç cılız atağımız ve fazla tehlike arz etmeyen bir iki pozisyonun dışında rakibimizi fazla zorlayamadık. Ama bu yarıda biz hayli zorlandık. Rakibimiz bu yarıda çok sayıda pozisyona girdiler ve net tabir edilen en dört pozisyonda golü bulamadılar. Hele hele ilk yarının bitimine az bir zaman kala kaçırdıkları fırsat anlatılabilecek gibi değildi.
İkinci yarıda da durum değişmedi ve golü yiyene kadar al gülüm ver gülüm şeklinde sürdürdüğümüz oyunumuz, golü yedikten sonra rakip kale önünde görünmeye başladık ama bu defa da geriyi boş bıraktık ve ikinci golü de yedik. Skor 1-0 ‘ken Berk İsmail’in kafası gol olabilseydi ve belki de maçın rengi değişebilecek ve belki de ben bu gün böyle bir yazmıyor olabilecektim. Ne var ki, Berk gibi kafasına hakim bir oyuncu o kadar müsait durumda o topu dışarı göndermemeliydi.
Kısaca bir yılın emekleri akıtılan terleri bir maçta yok oldu gitti. Kaderini bir doksan dakikaya bağlayan iki takımdan Karagümrük daha iyi olan, daha iyi oynayan, daha iyi pas yapan ve futbol adına daha iyi şeyler yapmaya çalışan taraftı. Biz ise geçen yıl yaşadığımız kaderin aynısını bu yıl da yaşamak zorunda kaldık. Hem çok kötü futbol oynayarak ve futbol adına sahada hiçbir şey yapmayarak maçı ve umutlarımızı Bursa’da bırakıp geldik.
Sahada sadece gezinen futbolcularımız, onların bu hallerini görmesine rağmen bir tedbir almayan teknik heyetimiz muhteşemlerimizin haklarını nasıl helal ettirecekler doğru merakımdır. Golü yedikten sonra birbirlerine sarılarak ağlayan o taraftarımızın hakkını ödemek sorumluluğu olan herkes için zordur. O sorumlular o vebal altında ezilecekler ve ömürleri boyunca o vebali üzerlerinde taşıyacaklardır.
Yazımı bir teşekkürle noktalamak istiyorum. Sakaryaspor’umuzun gerek iç sahada, gerek deplasmanlarda ve gerekse son oynadığımız final maçında bana eşlik yapan Cevdet Şükür, Şenol Boğaz, sakin, sevimli ve saygılı ve de dikkatli araba kullanan kaptanımız Muhammet Uçar kardeşlerime sonsuz teşekkür ediyorum. 2019-2020 futbol sezonunda tekrar birlikte olmak ve birlikte maçlara gitmek dileğiyle kendilerine buradan sevgilerimi gönderiyorum.