Temcit pilavı ramazan aylarında iftarda yenilmek üzere yapılan ancak bitirilemeyen pilavın sahur yemeğinde de tekrar ısıtılarak sofraya konulmasına denir. Büyüklerimiz sürekli yinelenen konulardan sıkıldıklarında “temcit pilavı gibi sık sık bu konuyu gündeme getirmeyin” derler.
Basına para yok, basının suyunu kestik, bundan böyle basına zırnık koklatmak yok gibi söylemleri sık sık duyarız. Bu söylemlerin ana kaynağı belediyedir.
Bu sözleri ya zamanın başkanı, ya da bir başka belediye çalışanı çıkar söyler. Basın mensubu olarak bizlerde tamamen iftira kokan bu söylemlerin ispatlanmasını isteriz ama ispatlayacak bir babayiğit bulamayız.
Bu konu gerçekten midemizi bulandırmaktadır. Zaman zaman temcit pilavı gibi ısıtılıp bir belediye başkanı ya da çalışanı tarafından kamuoyuna servis edilmesi artık bizi sıkmaktadır. Zira o söylemleri dillendirip yayanlar, bugüne kadar bir isim bile telaffuz edemedikleri için müfteri durumundadırlar.
Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde bu kez ortaya bir başkan yardımcısı çıkmış ve sosyal medya hesabından boyundan büyük, kilosundan ağır ve hiç de kendisine hiç de yakışmayan ve tüm Sakarya basınını ve Büyükşehir Belediye başkanı dahil olmak üzere Sakarya’daki belediye başkanlarını zan altında bırakan bir paylaşım yapmış, sonra da baskı gördüğüm için bu paylaşımı siliyorum demişti. Bu paylaşımdan dolayı beledriye başkanlarından pek ses seda çıkmadı ama Sakarya basınını ayağa kaldırmış gerek meslek kuruluşları ve gerekse gazeteci meslektaşlarımız konuyla ilgili görüşlerini ifade etmişlerdi. Hele hele gözünü budaktan sakınmayan ve bizim meslekte adı doğrucuya çıkmış Hüseyin Cumali bu konuyla ilgili onlarca yazı yazmıştı.
Bunun yanı sıra belediyemizde ithal edilen bir basın müdürü var ki, gerçekten evlere şenlik. Hiç aynaya bakmadan ve kaç okka olduğunu bilmeden oturduğu yerden istediğini yazıyor çiziyor. Asıyor kesiyor gürlüyor. Ama hala görevde. Hiçbir işte yapmıyor ama tıkır tıkır maaşını alıyor.
Bu konuyu tekrar gündeme getirmemin elbette bir nedenivar. O neden de şu; Söylemleri ile biz gazetecileri zan altında bırakanlar, hatta hakaret bile edenler hiçbir işleme tabi tutulmadıkları gibi bugün belediyede el bebek gül bebek hayatlarını sürdürüyor olmalarıdır. İşte beni rahatsız eden bu durumdur.
Her iki konuda da belediye başkanı Soykan’ın sessiz kalması benim rahatsızlığımı kat be kat arttırmaktadır. Bir insan kendisini de ilgilendiren bir konuda bu derece sessiz kalıyorsa o konuda onun da suç payı vardır diye düşünmeden kendimi alamıyorum. Dolayısıyla ben her iki olayın sorumlusu olarak belediye başkanı Bilal Soykan’ı görüyorum diyor ve bu sözümün altını çizerek yazımı noktalıyorum.