Sakaryaspor iki haftadır deplasmanda oynuyor. 13 puanla çıktığı iki deplasmandan da eli boş dönünce takımımız Sakarya’ya yine 13 puanla geri döndü. Bu durumda gösteriyor ki, bizim takım hızlı bir şekilde düşüş yaşıyor
Pazar günkü maçı Elazığ TV 23’den canlı olarak izledim. Bizi yenerek puanını 15’e çıkaran ve sıralamadı ki yerimizi almayı başaran Elaziz Belediyespor 90 dakikalık mücadele de kalemize iki kez geldi. İlk gelişleri golle sonuçlandı. İkinci gelişlerinde ise Mertcan’ın vuruşu önce üst direğe sonra da yan direğe vurup geri geldi.
Yediğimiz golde Zafer’in hatası vardı. Zafer gibi kendini kanıtlamış ve tecrübeli bir defans oyuncusunun o topu rakibin olduğu bölgeye değil kalesinin çok uzaklarına ya da kornere göndermesi lazımdı. O nedenle Zafer’in yaptığı basit hata golü getirdi. Zafer hata yaptı da diğerleri ne yaptı. Mesela kalecimiz ne yaptı. Golü atan Tufan’ın vuruşunda gelen topu sadece seyretti.
İkinci yarının hemen başında rakibimiz 10 kişi kaldı. Bu dakikadan sonra oyunda üstünlük kurduk gibi görünüyorsa da biz takım rakip kale önünde tehlike yaratacak tek bir pozisyona bile giremedi. Sadece baskı kuruyor gibi görünüp kuru gürültü yaptı. Daha doğrusu bizim takım bal yapmayan arılar gibiydi ve sadece vızıltısı duyuldu ama asıl görevi olan balı bir türlü yapamadı.
Ligin başından beri gol sıkıntısı çeken takımımızın sahaya çıkan kadrosunu gördüğümde bu maçta da biz yine sıkıntı yaşayacağız. İnşallah gol adamlarımız olan Zafer ve Aytaç günlerinde olurlarda rakibimizi yener üç puanın sahibi oluruz diye içimden geçirmiştim. Çünkü önceki forvetimizde Pazar günü forvet olarak sahaya çıkan oyuncularımız da görevlerini yapmayınca gol atma görevi Zafer’le Aytaç’a düşüyordu. O nedenle böyle bir düşünceye kapılmıştım. Ama bu dileğim maalesef tutmadı. Ne gol atması gereken Erçağ, ne de A.Kadir sanki sahada yok gibiydiler. Özellikle A.Kadir’in çıktığı tüm hücumlarda ofsayta düşmesi hem onun performansını hem de takımımızın hücum gücünü olumsuz etkiledi. Tabi onlar yoktu da sahada kim vardı. Ne orta saha ne de defans ve ne de kaleci. Onlar da yoktu. Öyle olunca da sonuç Pazar günkü gibi oluyor.
TV’den maçı anlatan Elazığ’lı spiker kardeşim sık sık Sakaryaspor’un büyüklüğünden, Türk sporuna kazandırdıklarından, elde ettiği başarılardan, bu ligin ve bu grubun de en iyi takımı olduğundan bahsetti. Ne acıdır ki, bizim oyuncularımız o spiker kardeşimi bile hüsrana uğrattı. Çünkü sahada oynayan oyuncularımız ortaya koydukları futbolla sanki bu takımın başarı elde etmesini istemiyorlar gibi bir görüntü çizdiler. Bu durumdan ve maçın sonucundan spiker kardeşim mutlu oldu ama biz maalesef derinden üzüldük.
Rakibimiz 10 kişi kaldıktan sonra kurduğumuz göstermelik baskıda rakip kaleciyi zorlayacak tek bir pozisyon bile bulamadığımızı yazımın başlarında ifade etmiştim. Kazandığımız onca köye atışı ya da kaleye çok yakın faul atışlarında sürekli olarak topu kaleciye teslim ettik. Köşe atışlarından gelen toplarda rakip kaleyi zorlayamadık. Kaleci Gökhan’da bu zaafımızdan yararlanarak köşelerden gelen tüm topları armut toplar gibi rahat bir şekilde çıkıp çıkıp topladı ve kalesinde tehlike oluşmasına izin vermedi.
Bu gidişat iyi bir gidişat değildir. Bu gidişata artık dur demenin zamanı gelip geçmektedir. Böyle gidersek yapılan onca harcamaya ve verilen onca emeğe yazık olur. Onun için bir an önce toparlanmalıyız. Aksi takdirde bu sezonu da yine ahlar vahlar arasında geçirir ve umudumuzu bir sonraki sezona aktarırız.
Bu şehir ve o cefakar taraftar artık başarısızlığı kaldıracak durumda değil. Başarıya ve şampiyonluğa aç olan her iki unsur bu sezon takımımızdan bir üst lige çıkmasını bekliyor. Yönetime, teknik heyete ve futbolcularımıza da onların bu isteklerini yerine getirmek düşüyor. Aksi halde olacakları düşünmek bile istemiyorum.