Ne zaman ki, İstanbul’dan uzaklaştırılan Sanayiciler Akyazı’ya gelip tesislerini kurmaya başladı o günden itibaren güzel Akyazı’mızın havası ve suyu bozuluverdi. Herkes bilir ki, Akyazı bir tarım İlçesidir. Bugün ise tarım bitmiş yerini Sanayi almıştır. O nedenle diyoruz ki Akyazı bugün itibarıyla sanayi şehridir. Elbette bir Ülkede, bir İlde, bir İlçede ve bir kasabada Sanayi olmalıdır. Çünkü sanayinin olduğu yerde işsizlik en alt seviyededir. İşsizliği en düşük seviyeye indiren sanayi tesisleri olmasaydı bugün o tesislerde ya da fabrikalarda çalışan binlerce insan ne yapardı ve ailelerini nasıl geçindirirdi düşünmek bile istemiyorum.
Bilirsiniz ki tarım tüm aile bireylerini kapsar. Bir aile kendine ya da kiraladığı arazide ekip biçiyorsa bunu bütün aile fertleriyle birlikte yapar. Ayrıca tarım çevreyi ve sularımızı kirletmez. Bilakis hem topraklarımıza hem de insanlarımıza hayat ve canlılık verir. Sanayide ise durum öyle değildir. Sanayide bir aileden ya bir ya da iki kişi çalışır diğer bireyler ise onların kazancıyla geçinirler. Ayrıca sanayi hem çevreyi hem de sularımızı kirletir. Onun için bana tarım mı? yoksa sanayi mi? diye sorarsanız cevabım TARIM olur.
Akyazı sınırları içinde kurulu olan çok sayıda Sanayi kuruluşu var. Bunların önemli bir bölümü çevreyi kirletir. Ben, İlçemde Sanayi olsun ama olan Sanayi benim havamı, suyumu ve çevremi kirletmesin isterim. Bölgemin insanı çalışıyor diye çevremi kirletmekte olan kuruluşlara duyarsız kalamam. Çünkü çevre temizliği, kirletilmemiş güzel hava ve temiz su benim gibi her yaşayan insan için olmazsa olmazımızdır.
Bunları neden yazdığıma gelince; Son günlerde Mudurnu deremizde kirlilik had safhaya ulaşmış durumda. Yine son günlerde bu güzel deremiz balık ölümleri ile anılır ve gerek görsel, gerekse yazılı basında manşet olur hale gelmiştir. Mudurnu deresinin kirliliğini, kirlilik nedeniyle balık ölümlerini ve o dereyi kirleten sanayi kuruluşlarını yıllardan beri yazmış ve çalıştığım gazetelerin manşetlerine taşımış bir gazeteciyim. Üzülerek ifade etmeliyim ki yazanda okuyanda her zaman biz olduk. Adam gibi bir yönetici ortaya çıkıp bu olumsuzluğu ortadan kaldıracak bir çalışma yapmadı. Yapılanlar sadece yarayı kökünden temizleme yerine pansuman yapılmak suretiyle geçiştirilmek istendi. O nedenledir ki, bugün hala kirliliği konuşur haldeyiz.
Balık ölümleri ve kirlilik haber oldukça çevreden sorumlu olanlar göstermelik olarak olay mahalline gelip numuneler alıp gitti. Yaptırdıkları tahliller kirliliği ve balık ölümlerinin nedenlerini ortaya koymasına rağmen bir türlü bu olumsuzluğu ortadan kaldıracak bir adım atamamış olmaları kirletmeyi marifet sayanları daha da yüreklendirdi. Artık bu duruma dur demenin zamanı çoktan gelip geçmektedir. Tüm Sanayi kuruluşlarının arıtma tesisi var. Sadece göstermelik olan arıtmaların çalıştırılmasını sağlamak beş vakit gibi farz hale gelmiştir. Öyleyse gelin el birliğiyle çevre kirliliğine neden olanlara, temiz havamızı bozanlara ve temiz suyumuzu kirletenlere DUR diyelim ve bu konuda yetkili olanları görevlerini adam gibi yapmaya yine birlikte davet edelim. Bunu yaparken de doğamızın ve çevremizin korunmasını istemenin hakkımız olduğunu da asla unutmayalım.
YENİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM ÜZERİNE
Konuya yeni öğretim yılının hepimize hayırlı olmasını temenni ederek girmek istiyorum. 2019-2020 Eğitim ve Öğretim yılı her zaman olduğu gibi yine sancılı başladı. Öğrencilere gerekli olan tüm malzemeler ateş pahası olunca Veliler de almakta zorlanınca sancı ve sıkıntı daha da büyüdü. Akyazı olarak eğitimdeki yerimizi bilmeyenimiz yok. İlimizin en ücra İlçelerinde bile başarı seviyesinin bizden yüksek olması düşündürücü. Bu durumdan artık kurtulmamız lazım. Akyazı olarak diğer konularda olduğu gibi eğitim konusunda da üst sıralarda olmamız gerekiyor.
Bunu başarmanın yollarından biri iyi bir kadroya sahip olmaktır. Yani iyi, çalışkan ve çok başarılı bir İlçe Milli Eğitim Müdürüne ve de aynı meziyetlere sahip yardımcılarına ihtiyaç vardır. Bir diğer yol okullarımızda görev yapan Müdürler, yardımcıları ve sınıflara girip çocuklarımıza bildiklerini öğreten Öğretmenlerimizin de aynı meziyetlere sahip olmalarıdır. İlave olarak da okul idaresi-veli ve öğrenci üçgeninde bağların güçlü olması başarı için olmazsa olmazlardandır.
Yeni öğretim yılında artık başarısızlık zincirlerini kırmamız ve Sakarya’nın en başarılı İlçesi Akyazı’dır dedirtmemiz lazım. Bunu başarmak için liyakatli yöneticileri bulmamız gerekiyor. Bu görev de kuşkusuz bugünkü iktidar partisinin Akyazı temsilcilerine düşüyor. O temsilciler eş, dost, akraba kayırmasıyla o görevlere getirilenlerin başarısızlıklarını dikkate alıp o makamlara liyakatli ve işinin ehli isimleri getirirlerse kazanan biz yani AKYAZI olur.