23 Haziran 2017 günü Yıldırımgeç, Kaliç ve Ünlütürk aileleri için ömürleri boyunca unutamayacakları bir gündür. O gün bu aileler için acılı günlerin başladığı gündür. O aileler o gün yaşları 17-18 arasında değişen ve delikanlılığa doğru adım atmaya hazırlanan filiz gibi çocuklarını yaşanan havuz faciası sonrasında kaybettikleri gündür.
O facianın üzerinden bugün itibarıyla tamı tamına 19 ay 21 gün geçmiştir. Geçen bu zaman dilimi içinde o ailelerin gözlerinden dökülmekte olan yaşlar bir türlü durmadığını bilakis daha da artarak akışını sürdürdüğünü görenlerdenim.
11 Şubat Pazartesi günü bu olayla ilgili olarak facianın yaşandığı mahalde Mahkeme tarafından ikinci kez keşif yapıldı. Bu keşifte Hakime ve bilirkişi heyetine acılı aileler iki, şu an itibarıyla tek suçlu konumunda olan elektrikçi de iki şahit dinletti. Elektrikçinin gösterdiği o iki şahidin mahkeme ve bilirkişi heyetine neler anlattıklarını bilmiyorum ama elektrikçinin yaşanan o faciayla hiç de ilgileri olmadığını bildiğim o iki kişiyi neden şahit olarak gösterdiğini doğrusu merak ediyorum.
Diğer iki şahitten biri olay anında tesislerde olandı. Diğeri de olayı duyar duymaz facianın yaşandığı yere gelen ilk kişiydi ve ana trafodan şartel indirmesine rağmen tesise giden cereyanı kesemeyen ve kesemediğini de söyleyendi. Her ikisi de gördüklerini hakim ve bilirkişi heyetine en ince detayına kadar anlattı.
Aradan 20 ay geçmiş te olsa acılı ailelerin tekrar facia mahalline gelip o acılarını tekrar yaşamaları elbette ki kolay bir durum değildir. Çünkü o acı onlar için ömür boyu sürecek olan acıdır. Acılı üç ailede bende kadere inananlardınız. Bizleri yaradan yüce mevlamız onlara o kadar ömür vermiş. Amenna. Ancak bu olayda ki vurdumduymazlık ve hatalar zincirini hiç kimse göz ardı edemez ve etmemelidir de.
Acılı aileler suçlu her kimse onun yargılanmasını istiyor. Kısaca aileler adaletin adil karar vermesini ve kararını da geciktirmeden vermesini istiyor ve de bekliyor. Ancak o aileler bu faciada kusurlu olan bazı isimlerin kurtarılmasına yönelik girişimlerin varlığından hem şikayetçiler hem de rahatsızlar. Bu olaya siyasetin karıştığını o aileler iddia ediyor. İddia onların. İddialarını da yüksek sesle seslendiriyorlar. Kanıt olarak da her iki Belediyenin sorumlu olan isimlerinin henüz yargılanmadıklarını ve son olarak da 8 Şubat günü kendilerine tebliğ edilen Savcılık yazısını gösteriyorlar.
Acılı aileler hem kapanan Kuzuluk Belediyesini hem de Akyazı Belediyesini suçluyor. Diğer suçladıkları isim ise elektrikçi. En büyük ihmal elektrikçide diyorlar. Bir diğer suçladıkları ise SEDAŞ. Yani Elektrik Kurumu. Suçlamalarının nedeni ise içinde lokanta ve büfe gibi sosyal tesisler ve biri erkekler diğeri hanımlar için yapılmış yüzme havuzu ve yine içinde birçok müştemalatı olan işyerine konut aboneliği yapmaları ve abonelikten sonra bir kez olsun denetim yapmamaları ve de tesisin kaçak elektrik kullanıyor olmasını görmemiş olmalarıdır. Özellikle kaçak elektrik kullanıldığını tespit edebilmiş olsaydılar o facia meydana gelmeyebilirdi diyor o acılı aileler.
Yapılan ikinci keşif yaklaşık olarak 2,5 saat sürdü. Özellikle hem hakimin hem de bilirkişilerin şahitleri çok iyi dinlediklerini, olay mahallinde çok detaylı inceleme yaptıklarını gözlemledim. Yapılan bu ikinci keşif sonrası bazı yeni isimlerin faciayla ilgili yargılanmaya dahil edilmesini doğrusu bekliyorum.
Bir diğer gözlemim ise keşfi izlemek için olay mahalline gelen acılı ailelerin dinmeyen gözyaşlarıydı. Orada bulundukları süre içinde acılarının hiç de azalmadığını, bilakis son gelişmelerden ötürü daha da arttığını gördüm. O ortamda ve o acılı ailelerin akıttıkları gözyaşlarını görünce bende gözyaşlarıma hakim olamadım.
Faciayı yaşayan ve o faciada çocuklarını kaybeden aileleri rahatlatacak bir kararın geciktirilmeden verilmesini, özellikle de bilirkişilerin kimsenin tesiri altında kalmadan ellerini vicdanlarına koyarak raporlarını hazırlayıp Mahkemeye sunmalarını bekliyorum. Çünkü ben Adalete güveniyorum ve yüce Mahkemenin de adil bir karar vereceğine gönülden inanmak istiyorum. Yazımı da Gökay’a, Mert Davut’a ve Nurullah’a rahmet dileyerek ve yerlerinin cennet olmasını temenni ederek, ailelerine de tekrar sabırlar dileyerek noktalamak istiyorum.