Kovid 19 bütün dünyayı adeta salladı. Aynı sallantı bizde de var. Tıp Bilimciler bu salgına çare bulmak için gece gündüz demeden çalışıyorlar ama henüz ortada somut ve sonuç yok. O nedenle biz insanlar bu hastalığa yakalanmamak için çok gayret göstermeli ve adeta ondan kaçmalıyız.
Salgından korunmanın yolları maske, sosyal mesafe ve temizlikten geçer. Biz de bu üç kurala adam gibi uyarsak virüs bizim yanımızdan teğet geçebilir ve biz de o hastalığa yakalanmamış oluruz. Ama nerede o adamlık.
Zaman zaman çarşı merkezinde küçük bir gezinti yapıyorum. Zaman zaman da Ofisin penceresinden çarşı içine bakıyorum insanlarımız acaba kurallara uyuyor mu diye. Maalesef üzülerek söylemeliyim ki, Sağlık Bakanlığının ve Bilim İnsanlarının yaptığı uyarılara gerektiği şekilde uymuyoruz. Bunu çok net olarak söyleyebilirim. Kısaca virüse gel biz buradayız diye davetiye çıkarıyoruz.
Bizi yönetenlerin almış olduğu sıkı tedbirler sayılarda azalmalar olmaya başlayınca ve ekonomik bakımdan da sıkıntı yaşanmaya başlayınca gevşetildi ve yukarıda ifade ettiğim üç kurala uymak kaydıyla da bize artık hastalığı da, korunmanın yollarını da biliyorsunuz, bundan sonra kontrollü bir yaşam sistemiyle kendinizi koruyun dediler.
Tabi bu erken serbestliğe ve gevşemeye neden sadece hastalıkla ilgili açıklanmakta olan rakamların azalmaya başlaması değildir. Bu durumun birçok nedeni vardır ve başında da ekonomide ki daralma gelmektedir. Birçok kişi bu salgın başladığı günden itibaren çalışamadığı için geçim sıkıntısı yaşamakta, yetkililerin kendilerine sunduğu imkanlar onlara yetmiyor olması da gevşetilmenin bir diğer sebebi olarak değerlendirilebilir.
Şöyle veya böyle bizler bu hastalığa çare bulunana kadar onunla birlikte kaç yakalanma metoduyla iç içe yaşamak zorundayız. Bunu asla unutmamalıyız. Çare bulunana kadar geçmişteki yaşantımız sadece hayal aleminde kalacak ve bizler yeni yaşam tarzına istesek de istemesek de uyacağız. Kurtuluş ancak bu şekilde olabilir.
Salgının başladığı günden itibaren en fazla risk grubuna giren meslek kuşkusuz sağlıkçılarımızdır. Onlar can kurtarmak için kendi canlarını hiçe saydı, can kayıpları da yaşadılar ama asla ettikleri yeminden ayrılmayıp hayat kurtarmak için kendilerini riske attılar. Onlara bizler ne kadar teşekkür etsek, minnet duysak azdır.
Salgının başlangıçlarında onlar için alkışlar yaptık. Teşekkür ettik ve minnet borcumuzu sürekli olarak dile getirdik. Ancak, salgın biraz geçer gibi olunca o değerlere salgın öncesinde olduğu gibi yine hakaretler yapmaya, zaman zaman saldırmaya başladık. Bütün bu gelişmeleri ben insanım diyenlerin kabul etmesi asla mümkün değildir. Değer verdiğimiz sağlıkçılarımızı her zaman sevmek, saygı duymak, onlara sahiplenmek zorunda olduğumuzu kesinlikle unutmamalıyız. Onlara sıkıştığımız zamanlar değil, her zaman kalbimizde yer vermek, mesleklerine ve yaptıkları muazzam hizmetlerini karşılıksız bırakmamak tam bir ifadeyle insanlık görevidir. O nedenle sağlıkçılarımıza karşı olumsuz bir tavır sergilemeden önce bunları düşünmemiz gerektiğini bir kez daha bende hatırlatmak isterim. O nedenle aman ha siz siz olun sağlıkçılarımızın kalplerini kıracak ve onları gücendirecek bir davranış içine girmeyin.
Yazımı şöyle bağlamak istiyorum. Sağlıkçılarımızın birçok sorunu var. Bu sorunların halledilmesi konusunda bizleri yönetenler çeşitli zamanlarda sözler verdiler. Aradan geçen bunca zamana rağmen o sözlerin tutulmadığını görüyor olmak beni ziyadesiyle üzüyor. O nedenle sağlıkçılarımıza hangi konuda söz ya da sözler verildiyse onları verdikleri sözlerini tutmaya davet ediyor ve sağlık emekçilerimize teşekkür ve şükranlarımı sunarak noktayı koyuyorum.