Biz Sakaryalı gazeteciler için 24 Temmuz’un iki türlü anlamı var. Birincisi 24 Temmuz’u basın bayramı olarak kutluyor olmamız, ikincisi ise Sakarya’nın duayen gazeteciler arasında ilk sırada yer alan Necdet Güngörsün’ün ölüm yıldönümü olmasıdır. 24 Temmuz basın bayramı Türkiye genelinde olduğu gibi İlimizde de çeşitli etkinliklerle kutlandı ve 24 Temmuz’da toprağa verdiğimiz duayen gazeteci dostumuz Necdet Güngörsün’üdemezarına giderek ziyaretimizi yaptık, basın dostu olarak değerlendirdiğimiz emekli din görevlilerimiz Osman Aydın ve İbrahim Gümüş hocalarımız Kuran-ı Kerim okudular ve ardından da hep birlikte duamızı yaptık ve kendisini ölüm yıldönümünde bir kez daha hasretle andık. Bizimle birlikte mezarlığa gelerek okuma yapan dostlarımız olan hocalarımıza teşekkür ediyorum.
İlimizde mesleğimizle ilgili iki kuruluş olduğu için 24 Temmuz basın bayramı iki ayrı yerde ve aynı saatte bu kuruluşlar tarafından verilen sabah kahvaltıları ile kutlandı. Yine mesleğimizle ilgili kamu kurumlarının başında bulunan kişiler iki başlılığımız yüzünden verilen her iki kahvaltıya da yetişmek için koşuşturmak zorunda kaldılar.
Öncelikli olarak bu iki başlılığın bize yakışmadığı ifade etmek istiyorum. İki başlılık Sakarya’da basının gücünün yarı yarıya inmesi anlamı taşır. Buna kimsenin hakkının olmadığını savunanlardanım. Yok Cemiyet şunu söylemişti, yok Birlik şunu yapmıştıyı bir kenara bırakıp en kısa zamanda Sakarya’da basın birliğinin sağlanması beş vakit namaz gibi farz hale gelmiştir. Var olan iki başlılık bizi bölüp parçalayıp gücümüzü azaltmak isteyenlerin işe yarar. Biz gazetecilere ise asla yaramaz.
O nedenle, en kısa zamanda Sakarya’da birlikteliğin sağlanması gerekmektedir. Bu konuda kime nasıl bir görev düşüyorsa o bu görevini eksiksiz yerine getirmelidir. Bunu yapamaz ve başaramazsak kimse kusura bakmasın ama bu durumdan bizi sevmeyenler yararlanır bize ise zarar görürüz. Onun için her iki başkana ve yönetimine buradan çağrı yapıyorum ve diyorum ki, geçmişi arkada bırakıp bir araya gelin.
Bu iki başlılık yüzünden bayram günü toprağa verdiğimiz değerli meslektaşımız duayen gazeteci Necdet Güngörsün’ü mezarı başında da ayrı ayrı ziyaret edip dua okumak zorunda kaldık. Buna kimsenin hakkının olmadığını bir kez daha ifade ediyor ve yine bir kez daha her iki başkan ve yönetimini birlikteliğin sağlanması adına göreve davet ediyorum.
24 Temmuz biz gazeteciler için önemli ama sürekli olarak bizlerden yararlanan Siyasiler, Belediye ve STK başkanları, Muhtarlar, Kamu çalışanları için pek önem arz etmiyor. İstedikleri haberleri yapmamız için kapılarımızı aşındıran yukarıda saydıklarım, iş bizimle ilgili bir konu olduğunda sessiz kalmayı tercih ediyor ve kuru bir kutlamayı bile çok görüyorlar.
İşin aslına baktığımda onları haklı gördüğümü söylemek isterim. Nedeni ise gayet basittir. Eğer biz gazeteciler onların her isteğini yerine getirmemiş olsak, yaptırmak istedikleri haberleri onların istediği gibi değil de biz istediğimiz gibi yapsak, hatta uygun görmediklerimizi haber haline getirmezsek, onlar da işin zorluğunu görecek ve bizimle daha iyi ilişkiler kurmak için gayret gösterecek. Ama biz maalesef gerek mail yoluyla gerekse WhatsAapptan gönderilen haberlere define bulmuş gibi atlıyor ve onları haberleştiriyorsak onlarında böyle bir tavır sergiliyor olmalarını kabullenmemiz lazım derim ben.
Onun için ben meslektaşlarıma şöyle sesleniyorum; Her şey para değildir. Bu mesleğin kendine has onuru ve gururu vardır. Karşılığını bulurum diye o onuru ve gururu ayaklar altına almaya devam ederseniz günün birinde kimse sizi dikkate almaz. Onun için şartlar ne olursa olsun onurunuzdan ve gururunuzdan asla ödün vermeyin ve her zaman dik durun ki, karşı taraftakilerde size değer ve önem versin.
24 Temmuz geldiğinde benim ilk aklıma gelen isim bir önceki Belediye Başkanımız Yaşar Yazıcı’dır. Yazıcı başkan bu önemli günümüzde bırakın Akyazı’da görev yapan basın mensuplarını Sakarya’da görev yapan tüm basın mensuplarını bir akşam yemeğinde bir araya getirip günümüzü kutlar ve yemeğin sonunda da karınca kararınca küçük küçük de olsa dağıttığı hediyelerle de gecemizi taçlandırırdı.
Biz basın mensupları da onun bu içten yaklaşımını ve samimi davranışlarını asla göz ardı etmedi ve fırsat buldukça da kendisine teşükker etmeyi adeta görev bildi. Bu 24 Temmuz’da da benimde üyesi olduğum Sakarya Gazeteciler Cemiyetimiz kendisini düzenlediği kahvaltıya davet etti ve davete icabet eden Başkan Yazıcı’ya manevi değeri yüksek olduğuna inandığım bir plaketle onurlandırdı. Başkan Yazıcı’ya plaketi Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca, Cemiyetimiz Başkanı Sezai Matur, ben, Kenan Certel ve Gönül dostu Remzi Armağanla birlikte takdim ettik.
Basın mensuplarına kim olumlu bir adım atarsa onlarda en az üç adım atar ve basın mensupları kendisine yakınlık, dostluk gösterenleri asla unutmadığını bu olay açıkça göstermiştir. Yeri gelmişken Yaşar Yazıcı’ya başkanlık döneminde bizlere gösterdiği yakınlıktan dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum ve kendisine hem iş hayatında hem de özel hayatında başarılar, mutluluklar diliyorum.
Beni ve arkadaşlarımı telefonla arayarak, mail ve mesaj göndererek günümüzü kutlayan tüm dostlara teşekkürü bir borç bilirim. Devlet Hastanemiz Başhekimi Dr. Yavuz Tepeçınar, yardımcısı Dr. Savaş Taşkıran’a ve Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Nilüfer Deniz’le birlikte Ofisimize gelerek bayramımızı kutlamaları beni ve arkadaşlarımı son derece mutlu etti. Gerçek bir basın dostu olan değerli sağlık çalışanlarımıza sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum.