Yukarıdaki başlık güzel ata sözlerimizden biridir. İnsanlar yapamayacağı ya da kaldıramayacağı bir işin ya da yükün altına girerler de o işi yapamaz ve ya o yükü kaldıramazlarsa büyüklerimiz onlar için “ eli ayağı çarşafa dolandı” derler. Bu söz o kadar doğru bir söz ki, günlük hayatımızda bunun örneklerini çokça görmekte ve bizde büyüklerimiz gibi zaman zaman onlar için “elleri ayakları çarşafa dolandı” deriz.
Yazıyı yazmamın ve o başlığı atmamım elbette ki bir nedeni var. Nedeni, başında Milli olan bir Kurumun başındaki kişiyle ilgili. O kişi üstlendiği görevini layıkıyla yapamıyor olması, yapamıyor olmasından dolayı da elinin ayağının çarşafa dolanması kuşkusuz o Kurumla ilgili olanları da zorluğa itiyor ve adeta isyan noktasına getiriyor.
Bahse konu olan isim İlçe Milli Eğitim Müdürü. Zamanın Milli Eğitim Bakanı, Bakanlığı ile ilgili olarak sorunlar yaşamaya başladığında “ Şu okullar olmasa Bakanlığımda sorun olmazdı. Bütün sorun okullardan, öğretmenlerden ve öğrencilerden çıkıyor” diye bir açıklama yapmıştı. Aradan onca zaman geçmesine rağmen o Bakanın yaptığı o talihsiz açıklama bugün bile anılıyor ve dillerden düşmüyor ve her olumsuzlukta da Bakanın söylediği o sözler tekrarlanıyor.
Okullar, Öğretmenler, Öğrenciler, Veliler ve öğrencileri taşımakta olan Servis araçları, hatta hatta okul kantinleri olmasa bizim müdür o kadar rahat edecek ki sormayın gitsin. Ne yazık ki bahsettiğim bütün unsurlar var ve o nedenle de bizim müdürün eli ayağı çarşafa dolanmış görünüyor.
2016-2017 Eğitim ve Öğretim yılı başladı başlayalı bizim Müdürü aldı bir telaş gidiyor. Bir türlü işleri rayına oturtamıyor. Bazı okulları kapatıyor. Bazı okul binalarını başka öğretim kurumlarına aktarıyor. Aktardığı okulda okuyan öğrencileri başka yerlere nakletmek suretiyle onların mağduriyetlerine neden oluyor. Bazı taşımalı sistem konumunda olan okulların taşıma sistemlerini kaldırıyor ve bunları yaparken zorluk çekecek olan öğrencileri ve onların velilerini dikkate bile almıyor.
İşte o dikkate almamak öğrenci ve velilerin eylem yapmalarına neden oluyor ve yapılan o eylem nedeniyle hem müdürün, hem o kurumda çalışanların, hem de hakları ellerinden alınan ve zor durumda bırakılan bu nedenle eylem yapan Velilerin rahatı ve huzuru kaçıyor. Bütün bunlar torpille o göreve getirilen müdürün işini bilmemesinden kaynaklanıyor. Mesele sadece makam saracına binip gezip tozmak ve hava atmaksa bizim müdür o işi mükemmel yapıyor. Ama mesele başında bulunduğu kurumu güzel ve sorunsuz yönetmekse maalesef bizim müdürde o kabiliyeti göremiyorsunuz. Zaten asıl meselede bu.
Bizim Müdür başında bulunduğu kurumu başarılı bir şekilde yönetmiş olsa hem kendisi, hem yanında çalışanlar, hem de kendisini oraya getirenler veya getirilmesine yardımcı olanlar rahat edecek. Bütün mesele budur.
Bir kurumun başına getirilecek olan kişide mutlak surette liyakat aranmalıdır. Yani getirileceği görevinde başarılı olup olamayacağı hususu ön planda tutulmalıdır. Bu konu özel sektörde tıkır tıkır işlerken, kamuda maalesef istenildiği gibi işlememektedir. Kamuda “Senin adamın. Benim adamım” düşüncesi hakim olduğu içindir ki, işler yürümemekte ve sürekli aksaklıklar yaşanmaktadır.
İster kamuda, ister özel sektörde olsun bir işin başına veya bir makama getirilecek olan kişide mutlak surette liyakat aranmalıdır. Bu konuda iktidar partilerinin İlçe bazındaki siyasilerine de önemli görev düşmektedir. Yaptıracakları atamalardan önce “Senin benim adamım” yerine “ Bu işi yapabilir mi yapamaz mı?” düşüncesiyle hareket etmeli ve atamayı yaptırdıktan sonra da onlarda gönül rahatlığı ile atamasını yaptırdıkları kişinin icraatlarını takip etmelidirler.
Akyazı bugün komşularından daha geride bir durumdaysa siyasiler başta olmak üzere herkes önündeki aynaya bakmalıdır. Akyazı ve Akyazılı her zaman her şeyin iyisine ve güzeline layıktır. Ben bunu yıllardan beri söylüyor ve yazıyorum. Bundan sonra da söylemeye ve yazmaya devam edeceğim. Ta ki, doğruyu ve güzeli buluncaya kadar.