Adapazarıspork’la başlayan ve o maçtan sonra oynadığı iki maçını da kaybeden Akyazıspor’un bu gidişat maalesef hiç de iyiye delalet değil. Bu gidişat doğrudan bir alt kümeye düşmeyle son bulur. Tabi gerekli olan tedbirler alınmaz ve ara transferde gereken yerlere oyuncu alınmazsa.
Pazar günkü rakibimizin bizden üstün tarafı yoktu. Kısaca öyle ahım şahım bir rakip değildi ama yenilmekten kurtulamadık. Sebeplerine baktığımda hayli fazla. Bir defa kolay gol yiyor ama atamıyoruz. Kalecimiz ve kaptanımız üzülerek ifade etmeliyim ki çok formsuz ve basit basit goller yiyence forvette de atacak oyuncu olmayınca yenilgi kaçınılmaz oluyor.
Pazar günkü maçta orta alanımızı görmek mümkün olmadı. Top sürekli rakip takım oyuncularındaydı. Hal böyle olunca bizim akıllı başlı bir atak geliştirmemiz mümkün olmadı.
İzim takım zaten forvetsiz oynuyor. Can Polat’ın bir santraforda olması gereken bütün meziyetler var. Ama o bunları kullanamıyor. Olmaması gereken kilosunu da maalesef üzerinden atamıyor. Hal böyle olunca da bizim takımın gol atması şansa kalıyor. Her zamanda o şansı bir takım yanında bulamaz. Nitekim bulamadığımız için olsa gerek son üç haftadır sahayı boynumuz bükük terk ediyoruz.
Artık bu kötü gidişe dur demenin zamanı gelip geçiyor bile. Şu anda transfer yapma şansımız olmadığı için eldeki oyuncularla ilk yarının sonunu getirmek zorunda olduğumuza göre ilk yarı için geride kalan maçlarımızı en az kayıpla kapatmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmalıyız diyorum.
Geçen hafta bugün yazdığım yazımda da belirtmeye çalıştığım gibi bizim takımda var olan gruplaşmalar artık krize dönüşmüş durumda. Hem hocamızın hem de başkanımızın bu gruplaşmayı ortadan kaldıracak girişimleri için geç kalmayınız çağrımı yineliyorum. Eğer tedbir almakta gecikirsek ara transferde kadromuza katacağımız oyuncuların da bize bir yararı dokunmaz diye korkumu şimdiden ifade etmek istiyorum.
Pazar günkü maçı benim gibi herkes izledi. Ortak fikrimiz takımın gücünün yeterli olmadığıdır. Güçsüzlüğümüze bir de gruplaşmalar eklenince işte o zaman keten helva yanıyor ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Onun için bu konuda nasıl bir tedbir alınacaksa hiç zaman geçirilmeden alınsın istiyorum.
Tarık’ın kırmızı kartı görmemesi lazımdı. Rakibine öyle dirsek atasan hakem seni hiç gözünün yaşına bakmadan sahadan atar. Nitekim Pazar günkü maçı yönetende senin gözünün yaşına bakmadı ve seni sahadan attı. Formaya kavuştuğun şu günlerde kırmızı kartla cezalı duruma düşmeni senin tecrübesizliğine bağlıyorum.
Her hafta yazdığım yazıda Yasin’den bahsetmek zorunda kalıyorum. Bu hafta yazmayayım dedim ama kendimi yazmak zorunda kaldım. Yasin iyi bir oyuncu. Başarılı bir oyuncuda bulunması gereken bütün meziyetler onda mevcut. Ne var ki, o bunları kullanamıyor ve o kendisinde olan bu meziyetlerin farkında değil.
Yasin’in artık kendine gelmesi ve kendisine umut bağlayanları utandırmadan ve onları üzmeden gerçek futbolunu oynaması lazım. Yasin’in yapması gereken ikinci bir husus ta oyundan alınınca kızmaması ve özellikle de seyirci ile takışmaması lazım. Aksi halde kaybolur gider ve gelecekte adından kimse bahsetmez.
Sonuç olarak,kötü futbol oynamıyoruz ama rakiplerimize karşı gücümüz yetmiyor. Birde kötü oynayan ve sahada dolaşan oyuncu sayısı fazla olunca onların üzerinde olması geren yükte oynamak isteyenlerin üzerine kalıyor ve ortaya kötü sonuçlar çıkıyor. Artık oyuncularımız yaşadıkları tatlı rüyadan uyanmalı, saha içinde silkinmeli ve herkes üzerine düşeni layıkıyla hatta fazlasıyla yapmalıdır. Aksi takdirde bizim gidişatımız maalesef bir alt küme olur diye korkumu şimdiden dile getirmek istiyoru