Milletimiz, istiklal ve hürriyetini, vatan ve mukaddesatını korumak için her türlü yokluğa ve olumsuzluğa rağmen büyük bir bağımsızlık mücadelesi vererek vatanını işgalden kurtarmış, milli egemenliğini koruyarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur. Cumhuriyet, milletin irade ve yetkisini, seçtiği temsilcileri vasıtasıyla kullandığı, düşünce ve inançlarını serbestçe ifade edip yaşayabildiği, kendi kendini idare ettiği, istişareye dayalı bir yönetim biçimidir.
Değerli Mü’minler!
Dinimiz, istişareye büyük bir önem vermektedir. Bu konuda Allah (c.c.) Hz. Peygamber’e ve bizlere, Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır: “İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et (O’na dayanıp güven). Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever.”
Peygamberimiz (s.a.s) de istişareye önem vermiş; Bedir Savaşında alınan esirlerin fidye karşılığında serbest bırakılması, Uhud Savaşında şehir dışında savunma yapılması, Hendek Savaşında, Medine çevresine hendek kazılması gibi işlerde ve diğer pek çok meselede ashabı ile istişare etmiş, doğru olan görüşü almış ve ona göre hareket etmiştir. Peygamberimiz (s.a.s) vefatlarından önce kendi yerine vekil bırakmamış, devlet idaresi için hiç kimseyi işaret etmemiştir. Peygamberimizin vefatından sonra devlet başkanlığı seçimi yine istişare ile olmuş, dört halifenin seçimi hep Sahabe-i Kiramın kendi aralarında yaptıkları istişareler neticesinde seçimle olmuştur.
Değerli Müslümanlar!
Cumhuriyet, halkın yönetime katılımını sağlamakta, seçimle iş başına gelenleri ehil bulmadığı zaman, yine seçimle, görevi başka insanlara vermektedir. Yüce dinimiz İslam da işin ehline verilmesini istemektedir. Nisa suresi 58. ayette Allah (c.c.) şöyle buyrulmaktadır: “Şüphesiz Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor?”
Peygamberimiz (s.a.s) de Veda Hutbesi’nde "Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı renklinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı renkli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır. Allah katında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azaları noksan simsiyah bir köle dahi başınıza amir olsa, eğer sizi Allah’ın kitabına davet ediyor ve sizi Allah’ın kitabıyla yönetiyorsa onu dinleyiniz ve itaat ediniz.”3 buyurmuş, İstişare ile seçilen İslam’ın ilk halifesi Hz. Ebubekir (r.a.) de göreve gelişinden sonra, halka hitaben yaptığı konuşmasında: “Ey insanlar! Ben size yönetici oldum. Hâlbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam bana yardım edin. Eğer yanlış işler yaparsam bana doğru yolu gösterin. Doğruluk emanettir, yalancılık ise ihanettir. Sizin en zayıfınız benim yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırım”sözleriyle bize İslam’ın idaredeki temel ilkelerini ortaya koymuşlardır.
Cumhuriyetimizin 89. yılını kutladığımız bu günlerde vatanımız ve kutsal değerlerimiz uğruna canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, bağımsızlığımızı birlik ve beraberliğimizi daim kılmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.