Dua; çağırmak, talep etmek, istemek anlamlarına gelir. Dua, kulun acziyetinin farkına vararak Rabbinden dünya ve ahiretle ilgili taleplerde bulunmasıdır. Peygamberimiz “Dua ibadetin özüdür” buyurmuştur. Çünkü dua ile kul; kendisinin kul, Rabbininse Yaratıcı olduğunun ve her zaman Rabbine muhtaç olduğunun idrakindedir. Sadece Rabbinin o kulun isteklerine cevap vereceğini bilir. Dua Müslümana kulluk bilincini idrak ettirdiği için ibadet sayılmıştır. Hatta dua etmek kullukta esas unsurlardan biridir.
Allah’a yönelişi sağlayan dua ile mü’min Allah katında değer kazanır. Rabbimiz ayette (“Ey Muhammed!) De ki, Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin…” buyurmaktadır.
Aziz Kardeşlerim!
Dua bir ibadet olduğu için onun asıl karşılığı ahirette verilecektir. Dolayısıyla dünya hayatına yönelik talepleri karşılanmayan kimse, duam kabul edilmedi, diye düşünmemelidir. Bu hususla ilgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Allah’a dua eden herkese Allah icabet eder. Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahutta dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki kul günah talep etmemiş veya sıla-i rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun!” Demek ki Rabbimiz dualarımıza birkaç şekilde karşılık vermektedir ve hangi durum bizim için hayırlıysa o şekilde dualarımızı değerlendirmektedir.
Muhterem Mü’minler!
Duanın kabul edilmesi için bazı hususlara dikkat edilmesi gerekir. İlk olarak gösteriş ve riyadan uzak, ihlâsla dua etmek gerekir. İhlâs ibadetlerin kabulü için bir şarttır. Diğer bir husus, dua eden mü’minin duasının kabul edileceğine dair içinde inancı olmalıdır. Peygamberimiz (sas) “Kabul edileceğine kesin olarak inanarak Allah’a dua ediniz ve biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen bir duayı kabul etmez” buyurmuştur. Ayrıca duada ısrarcı olmak ve bir şey isteniyorsa sürekli olarak o hususta dua etmek gerekir. Peygamberimiz (sas) şöyle buyurmuştur. “Allah, dualarınızı kabul eder. Ancak kabul edilmesi için acele etmeyin! Dua ettim de kabul olmadı, demeyin!”
Aziz Kardeşlerim!
Peygamberimiz duaya başlamadan önce Yüce Allah’ı överek O’nu tesbih ederdi. Bizler de böyle başlayarak, hatta Efendimize salât-ü selâm getirerek dualarımıza başlamalıyız. Efendimiz (sas) dua ederken ellerini kaldırdığında onları yüzüne sürmedikçe indirmezdi, bizler de öyle yapmalıyız
Duada zaman olarak, Arefe gün ve gecesinin, Ramazan ayının, Cuma günü ve gecesinin, seher vakitlerinin kıymetli zamanlar olduğu hadislerde belirtilmiştir. Efendimiz “Gecede bir an vardır ki, kişi ona rastlar ve dünya ve ahiret için bir şey dilerse, şüphesiz Allah dilediğini yerine getirir. Bu an her gecede vardır” buyurmuştur. Böylece Efendimiz Müslümanları gece kalkıp teheccüt namazı kılmaya ve arkasından dua etmeye teşvik etmiştir. Mekan olarak ise; Kâbe’de, Arafat’ta, Mescid-i Nebevi’de yapılan duaların daha kıymetli olduğu da hadislerde belirtilmiştir. Ayrıca Efendimiz, “Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secdede bulunduğu andır. O halde secde anında bolca dua ediniz” buyurmuştur.
Hutbemi şu ayetle bitirmek istiyorum: “Rabbiniz şöyle dedi: Bana dua edin, duanıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış halde cehenneme gireceklerdir.”