Sihir, sözlükte gizli olan şey demektir. Göz boyama ve hile yoluyla insanları yanıltma anlamlarına gelir. Sihrin Türkçemizdeki karşılığı ‘büyü’ ve ‘efsun’ dur. Sihrin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Sihirle uğraşan insanlar, tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadar var olmuştur. Büyü, İslam’dan önceki toplumlarda ve dinlerde de gelecekten haber verme, tılsımla tedavi etme, cincilik ve falcılık yapma suretiyle kehanette bulunma gibi davranışlar biçiminde, bir çıkar vasıtası olarak kullanılmıştır. Düşünceyi bozan, insan aklını şaşırtan ve gönülleri çelen sihir, yedi büyük günahtan sayılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu konuyla alakalı şöyle buyurmuştur: “İnsanı helak eden yedi şeyden sakınınız." “Bunlar nedir?” diye sorulduğunda Efendimiz (s.a.s.) şöyle devam etmiştir: “Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, (Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı) cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, harpten kaçmak ve namusuna düşkün Müslüman kadınlara zina iftirası atmaktır.”
Kıymetli Kardeşlerim!
Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Musa kıssası bizlere aktarılırken özellikle sihirbazların sihirlerinin sadece göz boyamaktan ibaret olduğu, dolayısıyla sihirbazların asla iflah bulamayacakları şöyle anlatılmaktadır: Dediler ki: Ey Musa! Ya sen (asanı) at veya önce atan biz olalım. Hayır, siz atın, dedi. Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor. Musa, birden içinde bir korku duydu. "Korkma! dedik, üstün gelecek olan kesinlikle sensin." "Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz. "Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar; "Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik" dediler.
Kardeşlerim!
Bu ayetler bize, sihirbazların, yapılan sihirler ile sadece gözlerin boyandığını ve insanların kandırıldıklarını çok iyi bildiklerini göstermektedir. Ayrıca Kuran’da Allah Teala kendisinin izni olmadan hiç kimsenin yaptığı büyünün zarar veremeyeceğini bildirmektedir.3 Günümüzde sihir yapan insanların yapmış oldukları şeylere itibar etmemeli ve şerlerinden yalnız Yüce Allah’a sığınmalıyız. Bize büyü yapıldı endişesiyle büyücülere başvurmak asla doğru bir davranış şekli değildir. Bu tip insanların şerrinden korunmak için Kur’an-ı Kerim’de Mevla’mız şöyle dua ederek kendisine sığınmamızı emretmektedir: “Deki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden, haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”
Kardeşlerim!
Hutbemi, Hz. Muhammed (s.a.s.) in bir hadisi ile bitirmek istiyorum. “Geçmiş ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Bana ‘ufka bak!’ dediler; baktım çok büyük bir karaltı: “İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır” dediler. “Ya Resulallah! Hesapsız cennete girecek olanlar kimlerdir?” diye sorulunca, “Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve yalnız Rablerine güvenenlerdir.” buyurdu.