İnsan, doğuştan veya daha sonra, hastalık ve kaza gibi sebeplerle, vücut fonksiyonlarını, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini tamamen veya kısmen kaybedebilir. Bu şekilde ruhsal veya fiziksel özelliklerini kaybeden insanlara engelli denilmektedir.
Bu durumda insanlar ya engellidir ya da engelli adayıdır.
Kardeşlerim!
Engellilik, başta engellilerin bizzat kendileri olmak üzere onların yakınları ve bütün insanlar için büyük mükâfatları olan bir imtihan vesilesidir.
İslam, doğuştan veya sonradan meydana gelen her türlü hastalık, engellilik ve özürlülük durumlarının tedavi edilmesini emretmektedir. Ancak her tedavi, istenen neticeyi vermeyebilir. Bize düşen görev sebeplere sarılmaktır. Şifayı verecek olan Allah Teâlâ’dır. Bu durumda İlahi imtihanda olduğumuzu unutmamak gerekir.
Kur’an-ı Kerim’e ve hadis-i şeriflere baktığımızda, fiziki engellilerden daha çok manevi engellilerden bahsedildiğini görürüz:
“Şüphesiz yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüleri akıllarını kullanmayan sağırlar, dilsizlerdir.”
“Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.” Bu ve benzeri birçok ayet-i kerimede kastedilenler, manevi kör, sağır, dilsiz ve akılsızlardır. Mükemmel duyular ile donatılan insan, bu duyularını hak ve hakikati anlamada kullanmaz ise bunları manevi anlamda kaybetmiş demektir.
Değerli Müslümanlar!
Allah Teâlâ engellilere, büyük kolaylıklar ihsan etmiştir. Engelliler, engellilik durumlarına göre birçok ibadetten ve sorumluluktan muaftırlar. Bunun yanı sıra engelliler, bu engellilik durumlarına isyan etmeyip sabrederlerse, Allah katında çok büyük mükâfatlar elde etmiş olacaklardır. Nitekim Fetih suresinde: “Amaya güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah, onu içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar.” buyurulmaktadır.
Resûlullah (sas) buyurdular ki: "Allah sizin sûretlerinize ve servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize (îman veya inkâr halinize) ve amellerinize bakar". Yine Peygamber Efendimiz: “Âmâya rehberlik etmen, sağıra ve dilsize anlayacakları bir şekilde hitap etmen sadakadır.” buyurur. Bir hadis-i kutside ise Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Kimin iki sevdiğini (yani gözlerini) almışsam ve o da sevabını umarak sabretmişse, ona cennet dışında bir mükâfat vermeye razı olmam.”
Kıymetli Kardeşlerim!
Engellilik, engelliler için bir cennet kapısı, bizim için ise Rıza-i İlâhiyi elde etme vesilesidir. Onlara hor bakmak şöyle dursun; kaş çatmak bile yasaklanmıştır.
Peygamberimiz (sas)’in ortopedik engelli Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali göndermesi, görme engelli Abdullah İbn-i Ümmi Mektum’u Medine dışına çıktığında yerine vekil bırakması, engellilerin hayatın her alanında görev alabileceklerini göstermesi açısından mükemmel örneklerdir.
Değerli Kardeşlerim!
Engellilere sadece acıyarak yardımcı olamayız. Bu konuda hepimizin üzerine düşen görevler vardır. Onlara, yeteneklerine uygun eğitim ve iş imkânı vermek, sosyal mekânlarda onların önündeki tüm engelleri kaldırmak devletimizin, idarecilerimizin ve bu toplumda yaşayan insanlar olarak hepimizin görevidir ve hepimiz bundan mesulüz.