Türkiye son 25 yılda, belki de dünya tarihinin en büyük deprem felaketlerinden ikisini yaşadı.
17 Ağustos 1999’la biz depremin korkunçluğunu büyük acılarla öğrendik.
Evlerimiz, işyerlerimiz, okullarımız yerle bir olmuştu.
20 bin canımızı kaybetmiştik.
Biz 17 Ağustos’u asrın felaketi olarak nitelemiştik.
20. yüzyılın felaketiydi 17 Ağustos…
Üzerinden bir çeyrek asır geçmeden çok daha büyük bir felaketi yaşadık ülke olarak…
Marmara bölgesini yıkan büyük depremin izleri silinmeden, Türkiye tam bir yıl önce 6 Şubat 2023’te aynı gün içinde iki büyük depremle sarsıldı.
11 il yıkıldı.
Resmi verilere göre 50 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetti.
Acı öylesine büyüktü ki…
Günlerce yıkıntıların arasından kurtarılan her bir canla kendimizi teselli etmeye çalıştık.
O da 21. Yüzyılın, yeni asrın felaketiydi.
İhmaller, sorumlular o kadar çoktu ki…
Acımızdan onları konuşamadık…
Aradan bir yıl geçti.
Enkaz altından gelen yardım çığlıkları karşısındaki çaresizliğimizi bir kez daha yaşıyoruz.
Türkiye ve de Sakarya ne yazık ki çok büyük bir depreme yaklaşıyor.
Beklenen Marmara depreminin yanında, Sakarya’nın altından geçen farklı diri faylar şehrimizi tehdit ediyor…
Kötü olan, bizler bu şehirde yaşayanlar hızla yaklaşan bu depremi umursamıyoruz…
Şehrin kalbi dediğimiz Adapazarı, olası depremde yine, yerle bir olacak.
Şehri deprem dirençli hale getirmek için çabamız yok…
STK’larımız, Üniversitelerimiz, Belediyelerimiz, Valiliğimiz, Milletvekillerimiz, hiç birimiz üzerine düşen sorumluluğun farkında değiliz.
Bilim adamları Marmara’yı bekleyen tehlikeyle ilgili her gün uyarılar yapıyor.
Prof. Dr. Naci Görür Deprem Dirençli Kentler Kampanyası başlattı.
Birçok ilden yerel yöneticiler, belediye başkan adayları bu kampanyaya katılımlarını bildirdi.
Sakarya’dan ben bugüne kadar böyle bir açıklama duymadım.
17 Ağustos 1999 depreminden bu yana söylüyorum.
Bu ülkenin ve bu şehrin birinci sorunu depremdir.
Ülkemiz ve şehrimiz depreme hazır olmadan yapılan diğer işlerin hepsi gelip geçici şeylerdir.
Bizler yaşadığımız şehirleri deprem dirençli hale getirerek gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek zorundayız.
Kentsel dönüşümü rant kapısı olarak değil, deprem dirençli kentler için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.
Büyük acının yıl dönümünde, yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilerek geride kalan sevenlerine sabır diliyorum.
Umarım, bundan sonra böyle büyük sarsıntıları can kayıpları olmadan atlatırız.