Yüce Allah’a hamd olsun. Rabbimiz sana binlerce şükürler olsun bizi insan olarak yarattın. Rabbimiz sana milyonlarca hamd olsun ki bizi alemlere rahmet olarak gönderdiğin Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) ümmet eyledin. Rabbim sana milyarlarca senalar olsun ki tüm bu nimetlerinle birlikte mümin kullarını inşallah cennetine ve cemaline kavuşturacaksın. Rabbimiz sana yine sonsuz şükürler olsun ki henüz hayattayız ve geçmişimizle yüzleşmek, tövbe etmek için hala bir şansımız var!
Muhterem Müslümanlar!
Küçük bir esnaf bile belli bir zaman geçtikten sonra geçmiş hesapların muhasebesini yapmaktadır peki biz geçmişimizin muhasebesini yapıyor muyuz? Bu soru sık sık kendimize sormamız gereken bir soru olmalıdır. Efendimiz (s.a.s) bu hususa dikkatlerimizi çekiyor ve şöyle buyuruyor: “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmazdan önce siz kendi kendinizi tartınız; büyük hesap gününe hazırlanınız!” Bir başka hadisi şerifte ise Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sen dünyada bir garip veya bir yolcu gibi ol, akşama erdin mi sabahı bekleme, sabaha erdin mi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken’de ölüm için hazırlık yap”
Aziz Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) Kıyamet günü kişinin tüm yaptıklarından sorgulanıp hesaba çekilmeden mahşer yerinden ayrılamıyacağını bize haber vermekte ve “Ömrümüzü ve zamanımızı nerede harcadığımıza, ne amelde bulunduğumuza, malımızı nereden kazanıp nereye harcadığımıza, vücudumuzu nerede yıprattığımıza’’ dikkat etmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Bunca yıl yaşadık kardeşlerim! Hiç kendimize soruyor muyuz, hangi zalime dur diyebildik, hangi mazlumun elinden tuttuk, hangi yetimin başını okşadık, hangi dostumuzun her hangi bir sıkıntısını giderdik? Kendi üzerimize düşen ibadetlerimiz; namazımız, orucumuz, zekatımız, haccımız ne durumdadır? Ana-babamız “Allah’ım sana şükürler olsun ki bana böyle bir evlat nasip ettin” mi diyor, yoksa “Ya Rabbi bana bu evlat nimetini nasip etmeseydin” diye bizden şikayetçi midir?
Muhterem Kardeşlerim!
Nasıl ki dünden bu güne gelindiyse, bu günden de yarına gidilir. Yarın başımıza gelecek büyük günden önce bugünü değerlendirmemiz gerekir. Bakın Allah Teala (cc) bize nasıl sesleniyor: “Ey iman edenler; Allah’tan korkun ve herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah’tan korkun; çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”
İman ve güzel amelden başka hiçbir şeyin fayda vermeyeceği kıyamet gününde “Ah ne olurdu! Keşke ben (ebedi olan ahret) hayatım için, dünyadayken salih ameller yapmış olsaydım.” demeden önce geçmişimizi muhasebe edelim ve şimdiden ahirete azık gönderelim! Zira hadisi şerifin ifade ettiği gibi “Akıllı kişi, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan, aciz kimse ise, Allah’tan olmayacak şeyler temenni eden kimsedir.’
Kardeşlerim!
Ebu Zer’le Peygamber Efendimiz (s.a.s) arasında geçen karşılıklı bir konuşma ile hutbeme son veriyorum: Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir gün Ebu Zer’e Hitaben: “Ya Ebu Zer yolculuğa çıktığın zaman azık alır mısın? Buyurdu. Ebu Zer: “Evet alırım, Ya Resulallah, deyince, Resulullah (s.a.s) “Dünya yolculuğuna azıksız çıkmazsın da, ya ahiret yolculuğu için ne yapıyorsun ey Ebu Zer? Kıyamet Günü faydalanacağın azığı sana bildireyim mi?” Ebu Zer: “Bildir ya Resulullah” dedi bunun üzerine Efendimiz (s.a.s):
“Kıyametin dehşeti için sıcak günlerde oruç tut, kabrin vahşeti için gece namazı kıl, önümüzdeki büyük hadiseler için hac et, yoksullara yardımda bulun ve kötü söz söyleme.”