Büyük felaketin üzerinden tam 15 yıl geçti.
Binlerce insanın hayatını kaybettiği Türkiye tarihinin en büyük acısını yaşayalı tam 15 yıl oldu.
Devleti ve bu kenti yönetenler nedense bu büyük acının unutulması için çok özel bir çaba sarf etti.
Ve başarılı oldular.
Depremin ilk yıldönümünden sonra ne yazık ki bu kent bir daha o büyük acıyı anmayı beceremedi.
O acının ortağı komşu kentler, İzmit, Gölcük, Yalova hep deprem yaralarının sarılmasında, hem deprem acılarının anılmasında bizden kat be kat öndeler…
Evet, biz depremde hayatını kaybeden insanlarımızı, yakışır bir şekilde anamadık, anamıyoruz.
Bunu eleştirirken öncelikle çuvaldızı önce kendime batırmak istiyorum.
Ben bu anmayı çok önemsiyorum ama bu konuda da yazı yazmaktan başka bir şey yapmıyorum.
Oysa ben de bu kentin en önemli sivil toplum örgütlerinden birinin Sakarya Gazeteciler Cemiyeti’nin Başkanı’yım.
Hem de tam 7 yıldır.
Kimse bir şey yapmıyorsa, doğru dürüst bir anma programı için ben bir girişim başlatabilirdim.
Bunu yapmak yerine hep birilerinden bir şey bekledim.
Tatangalar da bir anma programı düzenleyince sanki üzerimden bir yük kalkmış gibi rahatladım.
Oysa bu kent hepimizin…
Böylesi bir anmayı sadece Tatangalar’a yüklemek büyük bir haksızlık.
O’nu da Kent Meydanı’nda birlikte yaşadık.
Tatangalar ellerinden geldiğince bir organizasyon yapmışlar.
Meydan’a bakan binalara afişler asmışlar.
Helva, su ve ayran temin edilmiş.
Ben gittiğimde deprem şehitleri için Kuran okunuyordu.
Meydanda azımsanmayacak da bir kalabalık vardı.
Birkaç STK başkan ve yöneticisi, siyasetçiler, Tatangalar ve de deprem acısını yüreğinde hisseden küçük bir grup Sakaryalı….
İnsanlar huşu içinde Kuran dinlerken biryandan da sinevizyon da deprem sonrası çekilmiş görüntüleri izliyordu.
Kuran okuması bitti.
Sonra hava bozuldu.
Konuşmalar hiç de gecenin havasına uygun değildi.
O büyük acı üzerinden siyaset yapmaya kalkanlar, birilerine kolpa ihtiyacı hissedenler ve onlara müdahale edenlerle hava bir anda hiç de anma programına uygun olmayan hale geldi.
Ekrem Yüce’nin uzun konuşmasıyla anma saati geçti.
O esnada Amigo Ersin’in Tatangalar’ı meşale şovuna (!) çağırması, sonrasında ise Tatangalar’ın kendilerini bir tribün şovunda sanarak yaptıkları gösteri alandakiler gibi beni çok rahatsız etti.
Sonra alandaki bir din görevlisinin müdahalesiyle yapılan dua, oluşan olumsuz görüntüyü toparlasa da orada gördük ki;
Bu şehir bir anma programı düzenlemeyi bilmiyor.
Acıyla sevinci, cenazeyle şovu karıştırıyoruz.
Acı üzerinden siyaset yapılmayacağının farkında değiliz.
***
Dün gazetemizin birinci sayfasından haykırdık.
Dedik ki;
Deprem gelmeden, şehir yeniden yıkılmadan
Uyarıyoruz.
Gelin şehri depreme hazırlayalım.
Canlarımız ölmesin.