Dinimiz, birbirinden bağımsız düşünülemeyen insan topluluğunun sevgi, saygı ve hoşgörü ortamında yaşamasını sağlamak ve böylece toplumsal huzuru temin etmek için gerekli tedbirleri almış, bu huzuru zedeleyici davranışlara engel olmuştur.
Hoşgörü; gerektiğinde affetmek, bağışlamasını bilmek, kızdığında öfkeyi yenebilmektir. Her şeyi anlayışla karşılamak, müsamaha göstermektir. Hoşgörü, Allah için sevmek, kötülüğe iyilikle muamele etmek, karşılıksız verebilmektir. Peygamberî uslupla taş atana gül atabilmek, gelmeyene gitmek, aramayanı aramaktır. Hoşgörü; insanlarla iyi ilişki kurabilmenin formülü, toplumsal problemleri çözmenin en etkili yoludur.
Değerli Müminler!
Yüce Rabbimizin en güzel örnek olarak nitelediği ve en yüce bir ahlak üzere gönderdiği Hz. Peygamber (s.a.s), bütün insanlara hoşgörülü olmuş, eline çok imkanlar geçmesine rağmen kendisine yapılan onca haksızlığa ve zulme karşılık vermeyip affederek insanların gönlünü kazanmıştır. Zulmeden müşriklere beddua etmesini isteyenlere “Ben rahmet olarak gönderildim, lanetleyici olarak değil” buyurmuştur. Allahu Teala’nın (cc) ifadesiyle Hz. Muhammed (s.a.s) Allah'tan bir rahmet ile insanlara yumuşak davranmış, kaba ve katı yürekli olmamıştır.[1] Mescidin orta yerinde tuvalet ihtiyacını gideren bedeviye karşı bile göstermiş olduğu hoşgörülü tavır, kendini öldürmek isteyenleri affetmesi, amcası Hz. Hamza’yı hunharca şehid eden Vahşî’yi bağışlaması Hz. Peygamber’in sayısız hoşgörü örneklerinden sadece birkaç tanesidir. Ayrıca Peygamberimiz ırk, renk, dil, cinsiyet farkı gözetmemiş; zengin-fakir tüm inananları kardeşlik bağıyla birbirine bağlayarak tam bir hoşgörü ortamı oluşturmuştur.
Muhterem Müminler!
Dinimizin bu hoşgörü ve kardeşlik anlayışına bugün daha çok ihtiyaç duymaktayız