Dünden beri topçu ateşi altındayım. Yalancılık ve şımarıklıkta ilk sırada yer alan mahalle muhtarımızın ortaya attığı bir açıklama beni hedef tahtası haline getirdi ve o andan itibaren de tetikte bekleyenler atışa başladı.
Öncelikle şunu söyleyeyim. Ben öyle TOPÇU, İHA-SİHA atışlarından korkmam. Ben sadece Allah’ımdan korkarım ve ona kulluk yapmada eksik yapmamaya özen gösteririm.
Yalancı muhtarın ortaya attığı konu yol ve köprü genişlemesiyle ilgili. Neden yalancı muhtar diyorum çünkü yolun genişlemesine ilişkin ben, vermem gereken yeri verdim. Belediye başkanı Soykan, avlunun sökülmesi ve verilen yerin yola dahil edilmesine ilişkin işlemleri ben yapacağım dedi ve konu üzerinde antrak kaldık.
Bu durumu biliyor olmasına rağmen Muhtarın beni kastederek “ yolun genişlemesi için yeri vermedi ki, biz yolu genişletemedik köprüyü nasıl genişletelim” şeklindeki açıklaması onun yalancılığını ve de kişiliğini ortaya koymuştur.
Söylediğim gibi konunun benimle ilgisi yoktur. Ben verilmesi gereken yeri verdim. Avlunun sökülmesi ve yola dahil edilmesi işi tamamen başkan Soykan’a aittir. Ayrıca köprü genişletilmesi ne planda ne de programda yok. Öncelikli olarak bunlar bilinmeli.
Muhtar efendiye bir soru sorayım. Sorum Şu; “Başkan sen karışma dedi ben de onun için karışmadım” diyorsun. Sen kimsin ki, kendini ne zannediyorsun ki, karışsan ne yapacaktın. Merak konumdur. Bak muhtar efendi bu iş şık giyinmek, otomobile binmek, saçları yağlamak, hava atmakla olmuyor. Karışta göreyim.
Senin karnında bir ağrı var. Nedenini söyleyeyim. Birinci nedeni yanı başındaki muhtarın senden daha başarılı ve önemli işlere imzasını atıyor olması. Bu durumu bir türlü hazmedemiyorsun.
İkinci neden daha önemli. Şose mahallesinin yeniden ihdas edilmesine ilişkin sürdürmekte olduğumuz çalışmalar ve ikinci kez muhtar seçilememe korkusu. Çünkü seni muhtar yapanın şose mahallesi olduğunu biliyorsun. Biz ayrılırsak senin işin de biter. Korkun bu. Böyle açıklamaları o nedenle yapıyorsun.
Muhtar efendi bir şey daha söyleyeyim; “Ben gönüllerin muhtarıyım” demek yeterli değildir. Burada önemli olan söylemi eyleme çevirmek yani insanların gönüllerine girebilmektir. Buda beceri meselesidir.
Gelelim şimdi topçu atışı yapanlara;
Önce Bilal Demirbaş’tan başlayayım. Kendisi benimle ilgili bir konu oldu mu balıklama atlamaya meraklıdır. Kendini fasulye gibi nimetten sayar. Ne hikmetse adam yerine konulmaz. Geçtiğimiz günlerde de yazmıştım tekrarlayayım. Dürüstlükten, haktan hukuktan bahsetmeden önce bir aynaya bak. Ne görüyorsan o’sun demiştim ama benim sözümü dinlemedi. Balıklama dalmaya devam ediyor. Ben şahsen onu dikkate almıyorum. Ancak bu paylaşımında bela okuduğu için kendisine misliyle iade etmek ve tüm belalar onun başına gelsin demek için adını kullanıyorum.
Bir atışta Metin Altuntaş’tan geldi. Üç kişi bir arada olsa bunlardan hangisi Metin deseler şudur diyemem. Çünkü kendisini tanımam. Sadece zaman zaman aykırı paylaşımlarını görüyorum.
Konuya dahil ediyor olmam Metin efendinin benimle ilgili yaptığı iki paylaşımda da çizmeyi ve haddini aşmasıyla ilgilidir. Ben haddini aşanları hiç mi hiç sevmem. Onlara hadlerini bildirmekten de büyük zevk alırım.
Metin efendi yalancı muhtardan aldığı bilgiler ışığında atmış tutmuş ve benim için “Mürekkep yaladı ama hala cahil. Kanun var nizam var. Ne demek yer vermiyorum” demiş.
Bana cahil diyen zavallıya bakar mısınız. Neler yumurtluyor. Nasıl da ahkam kesiyor. Tabi yersen. Yemezler Metin efendi. Gücün yetiyorsa gel de sen al bakayım nasıl alacaksın. Merak ediyorum.
Dediğin gibi ben mürekkep yaladım. Senin mürekkepyalamadığın belli. Peki sen ne yaladın. Bir söyle de öğrenmiş olalım.
Bak Metin, seni ilgilendirmeyen konulara girme. Yukarıda atlar tepişir aşağıda eşekler ceremesini ve sıkıntısını çeker. Aslında sana en güzel cevap verildi. Bende tekrarlayayım. “ Sessiz kaldığı yerde itlerçakallar volta atar. Ama bilmezler ki, kurtlar sessizliği bozarsa kıyamet kopar” Şu an o noktadayız Metin, Bilal ve Muhtar efendiler. Bilesiniz istedim.