31 Mart seçiminden sonra başına geldiğin belediyeyi tabiri caizse tam takır devir aldın. Belediyenin mali durumunu gördükten sonra yaptığın ilk basın toplantısında biz gazetecilere “Belediyeyi büyük borç yükü içinde devir aldım. Borçları ödeyene kadar rutin işlerin dışında benden bir hizmet beklemeyin. Bu da en az iki yıl sürer” dedin. Dediğin gibi de oldu ve iki yıl rutin işlerin dışında bütün ağırlığını borçları ödemek için verdin ve yaptığın takaslarla borçları ödedin ve düzlüğe çıktın. Borçlar bittikten ve kırılan belediye tekerini de tamir ettirdikten sonra hizmet için kolları sıvadın ve başladın çalışmaya.
Biz gazetecilerde başlattığın çalışmaları dikkatli bir şekilde takip etmeye başladık. Ne var ki, her işte olduğu gibi belediyecilikte de çalışmalara takoz koyarlar. Sana da takoz koymaya başladılarve birileri işi biraz daha ileri götürüp seni genel merkeze şikayete varan adımlar attılar. Dosyalar bir hayli ağırdı ama içine koydukları bilgi ve belgeler seni harcamaya yetmedi ve yapılan o şikayetler sana olumlu olarak dönüş yaptı ve yerini daha da sağlamlaştırdı.
Bu olumlu dönüş seni biraz rehavete itti ve o rehavet ve kendine aşırı güven seni yanlış yapmaya götürdü. İlk yanlışını görevden almalarla yaptın. Herkes bilir ki, belediyelerde İmar ve Fen İşleri önemlidir. Her türlü olumlu ya da olumsuz işlerin döndürüldüğü yerlerin başında yer alır. Fen İşleri ve İmara bakan müdürleri görevden alır, İmar Müdürlüğünün bağlı olduğu başkan yardımcısınınyetkilerini elinden alıp istifaya zorlarsan dost ve düşman tüm gözler belediyeye ve dolasıyla da sana döner. Nitekim o tasarrufların bütün dikkatleri üzerine çevirdi.
Görevden almalarına vereceğin inandırıcı ve ikna edici cevapların olmalı ve bunu kamuoyuyla paylaşmalısın. Aksi halde insanların akıllarına yerleşen “ACABA”ları ortadan kaldıramaz, insanların sana kuşku ile bakmasını önleyemezsin.
Göreve başladıktan sonra o kadroyu sen kurdun. Kimlerle çalışacağına sen karar verdin. Bugün ben sizden memnun değilim, sizinle çalışmak istemiyorum deme lüksün yok. Bunu bilmelisin. Bunu söyleyebilmen için çok makul ve çok inandırıcı sebeplerin olmalıdır. Aksi halde yukarıda da belirttiğim gibi insanların sana kuşku ile bakmasını önleyemezsin.
Görevden aldığın Müdürün yerine dost ahbap ilişkisi çerçevesinde Büyükşehirden bir arkadaşını getiriyorsun. Gelecek olan arkadaş İmar konusunda bilgili olabilirama daha önceki görevinden alınıp Zabıta Müdürlüğü emrine verilme nedenini de dikkate alman lazım. Sadece dost olmak bu atamada yeterli olmayabilir diye seni uyarmak istiyorum.
Öncelikli olarak sana tavsiyem senin çalışmalarını gölgelemek, sana iş yaptırmamak isteyenler ve yolunu kesmeye çalışanları artık gör. Görüşünü engelleyen ve etrafını saran o insanlardan artık kurtul. Kurtul ki, kendine daha rahat çalışma imkanıbul ve Akyazılılara daha güzel, daha kalıcı ve spor kompleksinde olduğu gibi daha kaliteli hizmet getirmenin yollarını bulasın. Bunu başarabilirsen önünde kimse duramaz. Aksi olursa döndürülen o dolaplara daha fazla dayanamaz ve siyasi geleceğini de tehlikeye atabilirsin.
Gelelim şu basın müdürü ile aramızdaki meseleye; Görev yaptığı yerlerde dikiş tutturamayan birini getirip basın müdürü yaptın. Tıkır tıkır işleyen bir müdürlüğün tekerine çomağı bu defa kendin soktun. Göreve getirmeden önce öncelikli olarak o zat-ı muhteremin kısa süre içinde neden bu kadar belediye ve görev değiştirdiğini araştırman gerekirdi. Zira Akyazı belediyesi bulundukları yerlerde dikiş tutturamayanların barındırılacağı yer asla değildir. Hele hele basın müdürlüğü gibi bir koltuğa işi bilmeyen,bu yetmiyormuş gibi edep ve adaptan uzak birini getirmiş olman senin gibi belediyecilik konusunda tecrübeli birine yakışmadı. Bizde “Bir insanın kendi kendine yaptığı kötülüğü, bir köy toplansa yapamaz” “Buna kendi ayağına kurşun sıkmadır” şeklinde söylenen sözler vardır. Bu atama bu sözleri doğrular niteliktedir.
Basın müdürün gereksiz ve boyunu aşan bir şekilde saldırıda bulunmuştur. Af edilecek hiçbir yanı yoktur. Beni asıl şaşırtan ve de üzen onun saldırısı değil, bu olayda senin sessiz kalmış olmandır. Ben şahsen bu sessizliği “danışıklı dövüş” olarak değerlendiriyor ve desteği de senden aldığı kuşkusunu taşıyorum. Böyle bir saldırıda bulunan bir kişi ya arkasına güveniyor, ya da akıl sağlığı ile problemi var. Güveni sensen benim için hiç de önemli değildir. Çünkü gardımı ona göre alırım. O güveni sağlığı ile ilgiliyse o zaman tehlike büyük demektir. Beni dinlersen o müdürünü genel sağlık taramasından geçirmen senin için de kendisi içinde hayırlı olur. Aksi halde o müdür yüzünden ileri ki günlerde de başın çok ağrıyacaktır.
Merakımdan soruyorum. O müdür belediyeye hangi statü ile gelmiştir. İşçi mi dir. Memur mu dur. Veyahut özel kalemde istisnai kadro unvanı ile göreve başlatılıp 6 ay sonra memur yapılacaklardanmıdır. Statüsünü açıklaman senin açından da önemlidir.
Madem ki o müdür benimle savaşmak istiyor, bende kollarımı sıvadım ve kendimi savaşa hazır hale getirdim. Zira 52 yılınıbu meslekte doldurup,1 Mart tarihinde 53.yılına girecek olan biri için o müdür hafif kalır. O müdürün İstanbul Büyükşehir, Sakarya Büyükşehir ve son olarak da Üsküdar Belediyesindeki çalışmalarına ilişkin başlattığım çalışmaların karşılığı olan beklediğim bilgiler gelmeye başlaması demek benim de yazmaya devam edeceğim anlamı taşır.Demek oluyor ki, o müdürle birçok kez karşı karşıya geleceğiz. Tabi herkes sonucuna katlanmalıdır.
Sayın Başkan; Bu mektubu yazmamak için bir hayli bekledim. Senden ses seda çıkmayınca yazmaya karar verdim. Evet sayın başkan, o müdürün sana hayırlı olsun. İş bilmez ve de terbiye sınırlarını aşan, adap ve edep bilmeyen kişileri Belediyeye getirip onları müdür yaparsan daha çok sıkıntı yaşayacağın kesindir. Bu mektup bir dost mektubudur. Okuduktan sonra istediğin gibi değerlendirme yapabilirsin. Benim için fark etmez diyor, bakalım buişin sonu nasıl olacak demek suretiyle de mektubuma noktayı koyuyorum.